planlanmış

listen to the pronunciation of planlanmış
Türkçe - İngilizce
{s} planned

It appears that the bank robbery was planned right down to the last detail. - Görünen o ki, banka soygunu en ince ayrıntısına kadar planlanmış.

I had something planned. - Planlanmış bir şeyim vardı.

aforethought
deliberate
designed
intended
envisioned
devised
scheduled

The meeting has already been scheduled. - Toplantı zaten planlanmıştı.

I have another meeting scheduled. - Planlanmış başka bir toplantım var.

projected
structured
structure
planlanmış diyalog
(Hukuk) structured dialogue
planlanmış durma veya duraksama günü
(Askeri) planned inactivation or discontinued date
planlanmış dönüş zamanı; özel müdahale timi; standart uzak terminal; stratejik o
(Askeri) scheduled return time; special reaction team; standard remote terminal; strategic relocatable target
planlanmış katliam
pogrom
plânlanmış cinayet
premeditated murder
planla
{f} schedule

I believe we have a staff meeting scheduled for 2:30. - 2.30'da planlanan bir personel toplantımız olduğuna inanıyorum.

What time is your plane scheduled to take off? - Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?

planla
{f} scheduled

I believe we have a staff meeting scheduled for 2:30. - 2.30'da planlanan bir personel toplantımız olduğuna inanıyorum.

What time is your plane scheduled to leave? - Senin uçağının saat kaçta kalkması planlanmıştır.

planla
{f} schema
planla
{f} planned

I doubt that Tom planned to spend so much time on that project. - Tom'un o proje üzerinde çok fazla zaman harcamayı planladığından şüpheliyim.

Tom asked Mary whether she planned to swim or not. - Tom Mary'ye yüzmeyi planlayıp planlamadığını sordu.

planla
{f} plan

You must accommodate your plans to mine. - Sen planlarını benimkine uydurmalısın.

I'm following the plans made by congress. - Kongre tarafından yapılan planlara uyuyorum.

planla
lay out
planla
{f} intended

I'd intended to have my homework finished by now. - Şimdiye kadar ev ödevimi bitirtmeyi planlamıştım.

He intended to have visited Naples last year. - O geçen sene Napoli'yi ziyaret etmeyi planlamıştı.

planla
map out
planla
think out
planla
{f} planning

I'll ask him where he is planning to go during the vacation. - Tatil sırasında onun nereye gitmeyi planladığını ona soracağım.

As God as my witness Tom, I didn't tell her about the surprise party you're planning. - Tanrı şahidimdir ki Tom, planladığın sürpriz partiden ona bahsetmedim.

kısmen planlanmış intikal
(Askeri) partially planned movement
planla
structure
planla
mapout
planla
thinkout
ustaca plânlanmış
tactical
önceden plânlanmış
cut and dried
planlanmış