Düz İngilizce ile yazmaya çalış.
- Try to write in plain English.
Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
- I'm just a plain office worker.
Onu sade bir dille açıklayın.
- Explain it in plain words.
Tom, sade ve basit bir yemek yedi.
- Tom ate plain and simple food.
Bu ovada sürpriz bir saldırı neredeyse imkansızdır.
- A surprise attack is almost impossible in this plain.
Missouri'nin hem dağları hem de ovaları vardır.
- Missouri has both mountains and plains.
Yalın bir İngilizce ile konuşma yaptı.
- He made a speech in plain English.
Onu sade bir dille açıklayın.
- Explain it in plain words.
Bunu daha önce yaptığın açık.
- It is plain that you have done this before.
Tom onu açıkça görebiliyordu.
- Tom could see it plainly.
O, üniversiteye gitmek istediğini açıkça ortaya koydu.
- She made it plain that she wanted to go to college.
Senin suçlanacağın belli.
- It is plain that you are to blame.
Fadıl cinayetten ceza almadı. Sade ve basit.
- Fadil got away with murder. Plain and simple.
Tom, sade ve basit bir yemek yedi.
- Tom ate plain and simple food.
Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.
- I'm just a plain old office worker.
Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
- I'm just a plain office worker.
Nehir düzlükte menderesler çiziyor.
- The river meanders across the plain.
Not to be born again.
Would you like a poppy bagel or a plain bagel?.
They're just plain people like you or me.
His answer was just plain nonsense.
In fact, by excommunication or persuasion, by impetuosity of driving or adroitness in leading, this Abbot, it is now becoming plain everywhere, is a man that generally remains master at last.
Let me be plain with you: I don't like her.
I plain forgot.
Throughout high school she worried that she had a rather plain face.
He was dressed simply in plain black clothes.