Tom cüzdanını konsolun üstüne koydu.
- Tom put his wallet on top of the dresser.
Bu kitabı diğerlerinin üstüne koy.
- Put this book on top of the others.
Kedi masanın üstünde oturuyor.
- The cat is sitting on top of the table.
Parmaklığın üstünde iki çocuk oturuyor.
- Two children are sitting on top of the fence.
Sen çan eğrisinin tepesindesin.
- You're on top of the bell curve.
Tom bir terfi aldıktan sonra kendini dünyanın tepesindeymiş gibi hissediyordu.
- Tom was feeling on top of the world after getting a promotion.
I have sorted out the problems and am now on top of the situation.
. . and on top of all that, I got a puncture!.