Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.
- I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow.
Resimde herkes gülümsüyor.
- Everyone is smiling in the picture.
Tom resim çizmekten hoşlanır.
- Tom likes painting pictures.
Resim çizmekten hoşlanırım.
- I like to draw pictures.
Bu tabloyu seviyor musun? Evet, ama çerçeve resimden daha pahalı sanırım. Onu nereden satın aldın?
- Do you like this painting? Yes, but I think the frame is more expensive than the picture. Where did you buy it?
Bu benim tablolarımdan birinin resmi.
- This is a picture of one of my paintings.
Elimden geldiğince kısa sürede sana bu resmin bir kopyasını göndereceğim.
- I will send you a copy of this picture as soon as I can.
Mümkün olan en kısa zamanda size o resmin bir kopyasını göndereceğiz.
- I'll send you a copy of that picture as soon as possible.
Burada genel görünüme bakman gerekiyor.
- You need to look at the big picture here.
Burada genel görünümü görmüyorsun.
- You're not seeing the whole picture here.
Neden arka planında Boston manzarası olan kendine ait bazı resimler çekmiyorsun?
- Why don't you take some pictures of yourself with scenery of Boston in the background?
Provence manzaraları resmedilmeye değerdir.
- The landscapes of Provence are very picturesque.
Bu resimli kartpostalların hepsi benimdir.
- All of these picture postcards are mine.
Arkadaşlarıma bu resimli kartpostalları gösterdim.
- I showed my friends these picture postcards.
Mary, Tom'un kullanıcı profilindeki sevimli buzulkuşu görüntüsünü beğendi.
- Mary liked the cute penguin picture in Tom's user profile.
Televizyonum neredeyse 15 yaşında ama hâlâ iyi bir görüntüye sahip.
- My TV set is almost 15 years old, but it still has a good picture.
Burada fotoğraf çekebilir miyim?
- Can I take pictures here?
Fotoğraf çekmeyi seviyor.
- He likes taking pictures.
Moonlight En İyi Film Oscar'ı'nı kazandı.
- Moonlight won the Oscar for Best Picture.
Güzelliğin en mükemmel tarafı, hiçbir resimle tarif edilememesidir.
- The best part of beauty is that which no picture can express.
Gözlem gücüyle ilgili bir deneyde, Tom evinde iki yıldır oturmasına rağmen, oturma odasının duvarında asılı resimlerin hiçbirini tarif edemedi.
- During an experiment on powers of observation, Tom was unable to describe any of the pictures hanging on his living room wall, despite having lived in his unit for two years.
Bu, benim çizimimin bir resmidir.
- This is a picture of my drawing.
Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
- This is a picture of her own painting.
Let's go to the pictures.
Picture yourself on a beach.
Casablanca is my all-time favorite picture.
She's the very picture of health.
Here's a photograph of Tom.
- Here's a picture of Tom.