Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
- The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
Hala gençsin ama kalıcı olarak değil.
- You're still young, but not permanently.
Düşmanlıklar kalıcı olarak durdu.
- Hostilities permanently ceased.
Tom'un hiçbir daimi adresi yok.
- Tom has no permanent address.
Daimi barış, illüzyondan başka bir şey değildir.
- Permanent peace is nothing but an illusion.
Bayan Brown, o uygun şekilde yemek yemezse, kalıcı kilolu olacağı konusunda Beth'i uyardı.
- Mrs. Brown warned Beth that if she didn't eat properly she would be permanently overweight.
Hepimiz kalıcı dünya barışı istiyoruz.
- We all wish for permanent world peace.
Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
- The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
Süreklilik ekstra bir maliyettir.
- A permanent is extra.
Süreklilik ekstra bir maliyettir.
- A permanent is extra.
The Griswold trophy was presented to its winner, for keeps, since it was the third time she had won it.
Nothing in this world is truly permanent.
... beat the crap out of you, but you are permanently impaired. ...