Tom'un hiçbir daimi adresi yok.
- Tom has no permanent address.
Daimi barış, illüzyondan başka bir şey değildir.
- Permanent peace is nothing but an illusion.
Herkes kalıcı barış istiyor.
- Everybody wants permanent peace.
Kalıcılık ekstra bir maliyettir.
- A permanent costs extra.
Süreklilik ekstra bir maliyettir.
- A permanent is extra.
Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
- The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
Süreklilik ekstra bir maliyettir.
- A permanent is extra.
Çatı katı dayanıklı ve su geçirmez.
- The rooftop is durable and watertight.
Yeterince dayanıklı görünüyor.
- It seems durable enough.
Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
- The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
Hala gençsin ama kalıcı olarak değil.
- You're still young, but not permanently.
Düşmanlıklar kalıcı olarak durdu.
- Hostilities permanently ceased.
Nothing in this world is truly permanent.
The countries are now locked in a permanent state of conflict.
This solution is then padded onto a textile fabric to obtain a 70 percent wet pick up and then air dried. The textile fabric can then be hot pressed to impart a permanent press to garments prepared therefrom.
... our planet has a moon and permanent oceans, ...
... Permanent settlements begin. ...