Tom mükemmel bir şekilde kendine bakabilir.
- Tom is perfectly capable of taking care of himself.
Kase mükemmel bir şekilde yuvarlaktı.
- The bowl was perfectly round.
Bana verdiğin gömlek bana mükemmel olarak uydu.
- The shirt you gave me fit perfectly.
Ben onu mükemmel olarak anlayabiliyorum.
- I can understand him perfectly.
Tom'un tamamen güvenli olacağına sizi temin ederim.
- I assure you Tom will be perfectly safe.
Ben tamamen normalim.
- I'm perfectly normal.
Dün geceyi tam olarak hatırlıyorum.
- I remember last night perfectly.
Bu elbise bana tam olarak uyuyor.
- This dress fits me perfectly.
O kusursuzca anlaşılabilir.
- That's perfectly understandable.
Kusursuzca net bir şey yapayım.
- Let me make something perfectly clear.
O kelime onu mükemmel şekilde açıklıyor.
- That word describes it perfectly.
O mükemmel olmaktan uzaktır.
- He is far from perfect.
Bu rapor kusursuz değil.
- This report is not perfect.
O kusursuzca anlaşılabilir.
- That's perfectly understandable.
Hayali gitar becerilerini mükemmelleştirmek için saatler harcadı.
- He spent hours perfecting his air guitar skills.
Her şey dört dörtlük olmalı.
- Everything must be nothing less than perfect.
Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.
- Tom can understand perfectly well.
Pozisyonunuzu tamamen anlayabiliyorum.
- I can understand your position perfectly.
Kusursuzluk diye bir şey yoktur.
- There's no such thing as perfection.
They completed the first series perfectly.
Their performance was perfectly fine.
He has the routine down pat.
perfect an appeal; perfect an interest; perfect a judgment.
Practice makes perfect.
1. Mother: You're going to sit right here and finish that homework. Do I make myself perfectly clear? Child: Yes, ma 'am.
2. Sue: No, the answer is no! Do I make myself clear?.
He is a perfectionist.
- He's a perfectionist.
You're perfectly normal.
- You are perfectly normal.
... perfectly illustrates his history written in successive layers ...
... Explain to me why that's-- I am perfectly willing to go after ...