perdesiz

listen to the pronunciation of perdesiz
Türkçe - İngilizce
shameless; brazen
toneless
(Muzik) fretless
perde
curtain

I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement. - Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.

A purple carpet will not go with this red curtain. - Mor bir halı bu kırmızı perde ile gitmeyecek.

perdesiz parmaklı
digitate
perdesiz parmaklı
digitated
perde
{i} episode
perde
mus. pitch
perde
{i} key

It'll be difficult for me to sing this song in that key. - O perdede bu şarkıyı söylemek benim için zor olacak.

I can't sing this song in that key. - Bu şarkıyı o perdede söyleyemem.

perde
shutter

Close the shutters and draw the curtains. There must be as little light as possible. - Kepenkleri kapatın ve perdeleri çekin. Mümkün olduğu kadar az ışık olmalıdır.

perde
(Tiyatro) incident
perde
drapes

The carpet clashes with the drapes. - Perdelerle halı uyuşmuyor.

Tom pulled back the drapes. - Tom perdeleri geri çekti.

perde
(Askeri) bulkhead
perde
cover

There was a curtain which was covering the door. - Kapıyı örten bir perde vardı.

perde
fret

Tom asked me to help Mary put new frets on her guitar. - Tom, Mary'nin gitarında yeni perdeler koymasına yardım etmemi istedi.

perde
act

This opera has three acts. - Bu operanın üç perdesi vardır.

I didn't care for the third act of the play. - Oyunun üçüncü perdesinden hoşlanmadım.

perde
(İnşaat) window curtain
perde
doek
perde
(Askeri,Havacılık) baffle
perde
screen; veil
perde
screen
perde
lambrequin
perde
damper
perde
tone
perde
sheeting
perde
blind
perde
theater curtain
perde
pitch

He listened to my pitch, so he must be interested. - O benim perdemi dinledi, bu yüzden o ilgileniyor olmalı.

perde
etc
perde
mus. fret (of a stringed instrument)
perde
movie screen, screen
perde
cloak; act
perde
any of the ridges of wood or metal on a fingerboard of a guitar
perde
webbed
perde
curtain; screen; act; pitch; cataract; partition
perde
(ses) pitch
perde
curtain hung at a window
perde
lute
perde
web, webbing (between the toes of some birds)
perde
curtain, drape, drapery
perde
episode; (Music) key
perde
theat. (an) act (of a play)
perde
section of a play or opera
perde
(sahne) drop
perde
tone; fret
perde
(Konuşma Dili) cataract (in the eye)
perde
on the stage of a theater
perde
(ayakta) web
perde
{i} cloak
perde
shade
perde
{i} drapery
perde
pall
perde
reredos
perde
{i} cataract
perde
(Tekstil) drape

The carpet clashes with the drapes. - Perdelerle halı uyuşmuyor.

Tom pulled back the drapes. - Tom perdeleri geri çekti.

Türkçe - Türkçe
Utanmaz, hayâsız
Perdesi olmayan
PERDE
(Osmanlı Dönemi) f. Kapı, pencere gibi yerlere asılan veya iki yeri birbirinden ayıran, görünmeğe mâni olan şey
PERDE
(Osmanlı Dönemi) Mc: Gaflet. Basiretsizlik. (Bak: Esbabperest.)
PERDE
(Osmanlı Dönemi) Tıb: Aksu
PERDE
(Osmanlı Dönemi) Mc: Irz, namus, iffet.* Bir müzik parçasını meydana getiren seslerden herbirinin kalınlık veya incelik derecesi
PERDE
(Osmanlı Dönemi) Ekran, sinema perdesi
PERDE
(Osmanlı Dönemi) Bir sahne eserinin büyük bölümlerinden her biri
Perde
(Osmanlı Dönemi) SİTR
Perde
gergi
Perde
(Osmanlı Dönemi) HÂCİB
Perde
(Osmanlı Dönemi) ZILL
Perde
hicap
Perde
mizar
Perde
(Osmanlı Dönemi) BERZAH
perde
Kaz, ördek, martı gibi hayvanların parmaklarını birbirine bitiştiren zar
perde
Üzerine bir cismin görüntüsü yansıtılan saydam olmayan yüzey
perde
Utanma duygusu
perde
Görüşü engellemek için özellikle pencerelerin önüne yerleştirilen çeşitli örtüler
perde
Görüşü, ışığı engellemek veya bir şeyi gizlemek için bir açıklığın önüne gerilen örtü
perde
Bir sahne eserinin büyük bölümlerinin her biri
perde
Doğruyu görmeye engel olan şey
perde
Katarakt, aksu, akbasma
perde
r müzik parçasını oluşturan seslerden her birinin kalınlık veya incelik derecesi
perde
Görüşü, ışığı engellemek veya bir şeyi gizlemek için bir açıklığın önüne gerilen örtü: "Perdeleri nasıl kendi eliyle pencerelere taktığını ... düşündü."- Y. K. Karaosmanoğlu. Üzerine bir cismin görüntüsü yansıtılan saydam olmayan yüzey. İki yeri birbirinden ayıran bölme: "Duvarın önüne çekilen tahta perdeye yapıştırılmış ilanlara bakıyordu."- M. Ş. Esendal
perde
Aksu. Bir sahne eserinin büyük bölümlerinin her biri: "Oyunun üç perdesi de böyle alkışlar içinde geçti
perde
Bir müzik parçasını oluşturan seslerden her birinin kalınlık veya incelik derecesi
perde
İki yeri birbirinden ayıran bölme
perde
Seste pes perde: "Sonra da ince ve çok acıklı bir perdeden şarkı söylemeğe başladı."- A. Mithat
perde
Bu ses derecelerini sağlamak için çalgılarda bulunup parmaklarla basılan yer
perde
Pes perde
perdesiz