perdesini

listen to the pronunciation of perdesini
Türkçe - İngilizce
key
To link (as one might do with a key or legend)

The American Heart Association has prepared their own guide to classification and, keying it with the Standard Nomenclature of Diseases, have done much to encourage a concise yet complete diagnosis.

: A value that uniquely identifies an entry in an associative array
Indispensable

He is the key witness.

To mark or indicate with a symbol indicating membership in a class

Indicate the comparative value of each heading by keying it with a number in pencil, in the left margin, as follows:.

In a database, a field in a record that is used as a search argument (but is not necessarily unique)
{f} lock with a key, fasten with a key; fit, adapt, adjust; tune, adjust the pitch of (Music); supply with an explanatory device; type into a computer by means of a keyboard (Computers)
a coral reef off the southern coast of Florida
The way a scale is identified One of system of tones or harmonies generated from a scale of seven tones Its name is determined by its key note A key may be major or minor It also denotes a lever on an instrument, such as a piano or saxophone, which is depressed to produced the sound
A device used to transmit Morse code
a winged often one-seed indehiscent fruit as of the ash or elm or maple
1 In cryptography, a symbol or sequence of symbols which controls the operations of encryption and decryption 2 As it pertains to the Headline puzzle, a word that is used in the process of creating the mixed alphabet This word must not contain any repeated letters See hat
"flat seven,"
To fit (pieces of a mechanical assembly) with a key to maintain the orientation between them
A password, pass phrase, or other sequence used to access encrypted information, the key 'unlocks' controlled data or systems
a generic term for any device whose possession entitles the holder to a means of access; "a safe-deposit box usually requires two keys to open it"
as, the key of a line of defense; the key of a country; the key of a political situation
One of the following: A value used to identify a record in a database, derived by applying a fixed function to the record The key is often simply one of the fields (a column if the database is considered as a table with records being rows) Alternatively, the key can be obtained by applying a function to one or more of the fields A value that must be fed into the algorithm used to decode an encrypted message in order to reproduce the original plain text Some encryption schemes use the same (secret) key to encrypt and decrypt a message, but public key encryption uses a "private" (secret) key and a "public" key that is known by all parties
One of various levers on a musical instrument used to select notes, such as a lever opening a hole on a woodwind
metal device shaped in such a way that when it is inserted into the appropriate lock the lock's mechanism can be rotated
To depress (a telegraph key)
perde
curtain

A purple carpet will not go with this red curtain. - Mor bir halı bu kırmızı perde ile gitmeyecek.

Mother chose this curtain. - Annem bu perdeyi seçti.

perdesini ayarlamak
(ses) pitch
perdesini değiştirmek
transpose
perdesini yükseltmek
key up
perde
{i} episode
perde
mus. pitch
perde
{i} key

It'll be difficult for me to sing this song in that key. - O perdede bu şarkıyı söylemek benim için zor olacak.

I can't sing this song in that key. - Bu şarkıyı o perdede söyleyemem.

perde
shutter

Close the shutters and draw the curtains. There must be as little light as possible. - Kepenkleri kapatın ve perdeleri çekin. Mümkün olduğu kadar az ışık olmalıdır.

perde
(Tiyatro) incident
perde
drapes

Tom pulled back the drapes. - Tom perdeleri geri çekti.

Tom measured the windows for new drapes. - Tom yeni perdeler için pencereleri ölçtü.

perde
(Askeri) bulkhead
perde
cover

There was a curtain which was covering the door. - Kapıyı örten bir perde vardı.

perde
fret

Tom asked me to help Mary put new frets on her guitar. - Tom, Mary'nin gitarında yeni perdeler koymasına yardım etmemi istedi.

perde
act

I didn't care for the third act of the play. - Oyunun üçüncü perdesinden hoşlanmadım.

This opera has three acts. - Bu operanın üç perdesi vardır.

perde
(İnşaat) window curtain
perde
doek
perde
(Askeri,Havacılık) baffle
sesin perdesini değiştirme
inflection
sesin perdesini değiştirme
inflexion
perde
screen; veil
perde
screen
perde
lambrequin
perde
damper
perde
tone
perde
sheeting
perde
blind
perde
theater curtain
perde
pitch

He listened to my pitch, so he must be interested. - O benim perdemi dinledi, bu yüzden o ilgileniyor olmalı.

perde
etc
gol perdesini aralamak
open the scoring
gol perdesini açmak
open the scoring
perde
mus. fret (of a stringed instrument)
esrar perdesini kaldırmak
lift the curtain
perde
movie screen, screen
perde
cloak; act
perde
any of the ridges of wood or metal on a fingerboard of a guitar
perde
webbed
perde
curtain; screen; act; pitch; cataract; partition
perde
(ses) pitch
perde
curtain hung at a window
perde
lute
perde
web, webbing (between the toes of some birds)
perde
curtain, drape, drapery
perde
episode; (Music) key
perde
theat. (an) act (of a play)
perde
section of a play or opera
perde
(sahne) drop
perde
tone; fret
perde
(Konuşma Dili) cataract (in the eye)
perde
on the stage of a theater
perde
(ayakta) web
perde
{i} cloak
perde
shade
perde
{i} drapery
perde
pall
perde
reredos
perde
{i} cataract
perde
(Tekstil) drape

Tom measured the windows for new drapes. - Tom yeni perdeler için pencereleri ölçtü.

Mary will buy satin material for her new drapes. - Mary yeni perdeleri için saten malzeme alacak.

Türkçe - Türkçe

perdesini teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

PERDE
(Osmanlı Dönemi) f. Kapı, pencere gibi yerlere asılan veya iki yeri birbirinden ayıran, görünmeğe mâni olan şey
PERDE
(Osmanlı Dönemi) Mc: Gaflet. Basiretsizlik. (Bak: Esbabperest.)
PERDE
(Osmanlı Dönemi) Tıb: Aksu
PERDE
(Osmanlı Dönemi) Mc: Irz, namus, iffet.* Bir müzik parçasını meydana getiren seslerden herbirinin kalınlık veya incelik derecesi
PERDE
(Osmanlı Dönemi) Ekran, sinema perdesi
PERDE
(Osmanlı Dönemi) Bir sahne eserinin büyük bölümlerinden her biri
Perde
(Osmanlı Dönemi) SİTR
Perde
gergi
Perde
(Osmanlı Dönemi) HÂCİB
Perde
(Osmanlı Dönemi) ZILL
Perde
hicap
Perde
mizar
Perde
(Osmanlı Dönemi) BERZAH
perde
Kaz, ördek, martı gibi hayvanların parmaklarını birbirine bitiştiren zar
perde
Üzerine bir cismin görüntüsü yansıtılan saydam olmayan yüzey
perde
Utanma duygusu
perde
Görüşü engellemek için özellikle pencerelerin önüne yerleştirilen çeşitli örtüler
perde
Görüşü, ışığı engellemek veya bir şeyi gizlemek için bir açıklığın önüne gerilen örtü
perde
Bir sahne eserinin büyük bölümlerinin her biri
perde
Doğruyu görmeye engel olan şey
perde
Katarakt, aksu, akbasma
perde
r müzik parçasını oluşturan seslerden her birinin kalınlık veya incelik derecesi
perde
Görüşü, ışığı engellemek veya bir şeyi gizlemek için bir açıklığın önüne gerilen örtü: "Perdeleri nasıl kendi eliyle pencerelere taktığını ... düşündü."- Y. K. Karaosmanoğlu. Üzerine bir cismin görüntüsü yansıtılan saydam olmayan yüzey. İki yeri birbirinden ayıran bölme: "Duvarın önüne çekilen tahta perdeye yapıştırılmış ilanlara bakıyordu."- M. Ş. Esendal
perde
Aksu. Bir sahne eserinin büyük bölümlerinin her biri: "Oyunun üç perdesi de böyle alkışlar içinde geçti
perde
Bir müzik parçasını oluşturan seslerden her birinin kalınlık veya incelik derecesi
perde
İki yeri birbirinden ayıran bölme
perde
Seste pes perde: "Sonra da ince ve çok acıklı bir perdeden şarkı söylemeğe başladı."- A. Mithat
perde
Bu ses derecelerini sağlamak için çalgılarda bulunup parmaklarla basılan yer
perde
Pes perde
perdesini