Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
- Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
Öyle söylediğini duymak başımı döndürüyor.
- It makes my head swim to hear you say that.
Tom işitmekte zorluk çekiyor.
- Tom has a hard time hearing.
O kötü işitmekten özürlü.
- She is handicapped by poor hearing.
Haberi dinlemek için güçlükle bekleyebildim.
- I could hardly wait to hear the news.
Biz bir sonuca ulaşmadan önce, Tom'un görüşünü en azından bir kez dinlemek istiyorum.
- I'd like to hear Tom's opinion at least once before we come to a conclusion.
Tüm yapmanız gereken bu cümleyi ezbere öğrenmek.
- All you have to do is to learn this sentence by heart.
Fransızcanın öğrenmek için zor bir dil olduğunu duydum.
- I've heard French is a difficult language to learn.
Ben bu işitme cihazı için 20.000 yen ödedim.
- I paid twenty thousand yen for this hearing aid.
Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
- Please read it aloud so that everyone can hear.
Yakında senden haber almaktan müteşekkür olacağım.
- I would appreciate hearing from you soon.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to hearing from you soon.