Ben sık sık seninle tanıştığım yer hakkında düşünüyorum.
- Suelo pensar en el lugar donde te conocí.
Baban ne düşünüyordu?
- ¿Qué pensaría tu padre?
Onun hakkında düşünmek zorundayım.
- Tengo que pensármelo.
Onun hakkında düşünmek zorunda kalacağım.
- Tendré que pensármelo.
His tone lead me to think that he already knew.
- Su tono me llevó a pensar que ya lo sabía.
I'll give you a day to think about it.
- Te doy un día para pensártelo.