Mary’s cat is so sweet that I really don’t mind him curling up in my lap, but the way he insists on kneading my legs with his claws makes me feel like a pincushion.
- Mary'nin kedisi o kadar tatlı ki onun kucağımda kıvrılıp yatmasını gerçekten umursamıyorum fakat pençeleriyle bacaklarımı ovmakta ısrar etme tarzı bana iğne yastığı gibi hissettiriyor.
Its sharp claws began to open and close, open and close.
- Onun keskin pençeleri açılıp kapanmaya, açılıp kapanmaya başladı.
Tom's dog left muddy paw prints all over his new carpet.
- Tom'un köpeği onun yeni halısı üzerinde çamurlu pençe izleri bıraktı.
The cat was licking its paws.
- Kedi pençelerini yalıyordu.