It didn't work out quite like I intended it to.
- Pek öyle tasarladığım gibi olmadı.
I'm not quite sure what to do.
- Ne yapacağımdan pek emin değilim.
It will not make much difference whether you go today or tomorrow.
- Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.
It doesn't make much sense to me, but Tom has decided not to go to college.
- Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.
That doesn't seem right.
- Bu pek doğru görünmüyor.
All right, I'm listening.
- Pekala, ben dinliyorum.
Most schools are closed today.
- Bugün pek çok okul kapalı.
If you go to that supermarket, you can buy most things you use in your daily life.
- O süpermarkete giderseniz, günlük hayatta kullandığınız pek çok şeyi satın alabilirsiniz.
This dictionary contains a lot of information.
- Bu sözlük pek çok bilgi içermektedir.
We played a lot of games at the party.
- Partide pek çok oyun oynadık.
Tom doesn't have very many friends.
- Tom'un pek çok arkadaşı yok.
Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
- Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
Tom doesn't have a whole lot of time.
- Tom'un pek çok zamanı yoktu.
They have a lot in common.
- Onların pek çok ortak yanı var.
There is not much more to say.
- Söylenecek pek fazla şey yok.
I'm really not much of a cook.
- Ben gerçekten pek aşçı değilim.
The first time, she wasn't very firm with him.
- İlk kez, onunla pek sıkı değildi.