We didn't talk very much.
- Biz pek çok konuşmadık.
I have a whole lot of ideas.
- Benim pek çok fikirlerim var.
Tom doesn't have a whole lot of time.
- Tom'un pek çok zamanı yoktu.
I know that plenty of guys want to go out with you.
- Pek çok çocuğun seninle dışarı çıkmak istediğini biliyorum.
We consulted plenty of people.
- Pek çok insana danıştık.
There's plenty of stuff left.
- Kalan pek çok şey var.
As a new father, I gave my first child plenty of books.
- Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
Most schools are closed today.
- Bugün pek çok okul kapalı.
What do most young Italian girls spend their time doing?
- Pek çok genç İtalyan kızı zamanlarını ne yaparak geçiriyor?
I have a great deal of work to do.
- Yapacak pek çok işim var.
I've been to Boston countless times.
- Pek çok kez Boston'a gittim.
Countless lives have been lost.
- Pek çok hayat kayboldu.
Lots of children in industrialised countries are too fat because they eat too much candy.
- Endüstrileşmiş ülkelerdeki pek çok çocuk çok fazla şeker yemesi nedeniyle çok şişman.
I have a great deal of work to do.
- Yapacak pek çok işim var.
I care a great deal for you.
- Ben senin için pek çok dikkat ederim.
There are a great many people in the park.
- Parkta pek çok sayıda insan var.
Tom has collected a great many butterflies.
- Tom pek çok kelebek topladı.
I love you in spite of your many, but so many, infinite mental problems.
- Senin pek çok ama pek çok, bitmeyen zihinsel sorunlarına rağmen seni seviyorum.