Bir süre için her şey huzurlu idi.
- For a time, things were peaceful.
Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
- The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.
İki kız kardeş çok barışçıl bir biçimde yaşadılar.
- The two sisters lived very peacefully.
Bizim barışçıl anayasamızı korumamız gerekir.
- We must preserve our peaceful constitution.
Ülkeler barışçıl amaçlarla anlaşmazlıkları çözmekle ilgileniyorlardı.
- The countries concerned settled the dispute by peaceful means.
Atom enerjisi barışçıl amaçlarla kullanılabilir.
- Atomic energy can be utilized for peaceful purposes.
Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
- The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.
Bu orman sakin ve huzurlu.
- This forest is quiet and peaceful.
Bugün 4 Haziran. Çin hükümetinin Tiananmen alanında barışsever bir gösteride yüzlerce insanı öldürdüğü bir gün.
- Today is the 4th of June — a day when Chinese government killed hundreds of people on a peaceful demonstration on the Tiananmen square.
Normalde ben çok barışsever bir adamım. Ama ailem tehdit edildiğinde benim ne yapacağım hiç belli olmaz.
- Normally, I'm a very peaceful man. But if my family is threatened, there's no telling what I'll do.
Savaş asla barışı kanıtlamamıştır.
- Battle's never proven peace.
Bütün dünyada barış vardı.
- There was peace all over the world.
Bir sakinleştirici ister misiniz?
- Would you like a tranquilizer?
Tom sakinleştirici bir dart tarafından vuruldu.
- Tom was hit by a tranquilizer dart.
Yurtta sulh, cihanda sulh.
- Peace at home, peace in the world.
Büyükbabam bir sulh hakimiydi.
- My grandfather was a justice of the peace.
Meditasyom bana iç huzuru verir.
- Meditation gives me peace of mind.
Huzurlu evlilik bu dünyanın cennetidir, çekişmeli evlilik bu dünyanın arafıdır.
- Marriage, in peace, is this world's paradise; in strife, this life's purgatory.
O, uykusunda huzur içinde vefat etti.
- She passed away peacefully in her sleep.
Ölüler gitti, onlar kendilerini savunamazlar. Yapılacak en iyi şey onları rahat bırakmaktır!
- The dead are gone and they cannot defend themselves. The best thing to do is to leave them in peace!
Bütün istediğim huzur ve sessizlik.
- All I want is peace and quiet.
Tom sadece biraz huzur ve sessizlik istedi.
- Tom just wanted some peace and quiet.
Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.
- Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness.
Orman çok huzurluydu.
- The forest was very tranquil.
That will give me some peace of mind.
Naomi boasted in nothing but the God of Israel. And she found peace even in the midst of chaos when she went to Him in prayer.
... the moscow's moving in the magnificent welcomes visitors for a peaceful and ...
... all nations will have the right to peaceful nuclear power. So right now we're trying to ...