Dönüşüm huzurlu, yavaş yavaş oldu.
- Conversion was peaceful and gradual.
Gece vakti bile olsa, artık sessiz ve huzurlu değil.
- Even at nighttime, it was not quiet and peaceful any more.
İki kız kardeş çok barışçıl bir biçimde yaşadılar.
- The two sisters lived very peacefully.
Atom enerjisi barışçıl amaçlarla kullanılabilir.
- Atomic energy can be utilized for peaceful purposes.
Böylesine barışçıl bir manzara görmedim.
- Never have I seen such a peaceful scene.
Bizim barışçıl anayasamızı korumamız gerekir.
- We must preserve our peaceful constitution.
Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
- The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.
Geceleyin bu sokak çok sakindir.
- At night, this street is very peaceful.
Bugün 4 Haziran. Çin hükümetinin Tiananmen alanında barışsever bir gösteride yüzlerce insanı öldürdüğü bir gün.
- Today is the 4th of June — a day when Chinese government killed hundreds of people on a peaceful demonstration on the Tiananmen square.
Normalde ben çok barışsever bir adamım. Ama ailem tehdit edildiğinde benim ne yapacağım hiç belli olmaz.
- Normally, I'm a very peaceful man. But if my family is threatened, there's no telling what I'll do.
Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
Bütün dünyada barış vardı.
- There was peace all over the world.
Sanırım çantamda biraz sakinleştirici var.
- I guess I have some tranquilizers in my bag.
Ona sakinleştirici verdin mi?
- Did you give her the tranquilizer?
Yurtta sulh, cihanda sulh.
- Peace at home, peace in the world.
Büyükbabam bir sulh hakimiydi.
- My grandfather was a justice of the peace.
Meditasyom bana iç huzuru verir.
- Meditation gives me peace of mind.
Tom sadece biraz huzur ve sessizlik istedi.
- Tom just wanted some peace and quiet.
Huzurlu evlilik bu dünyanın cennetidir, çekişmeli evlilik bu dünyanın arafıdır.
- Marriage, in peace, is this world's paradise; in strife, this life's purgatory.
Ölüler gitti, onlar kendilerini savunamazlar. Yapılacak en iyi şey onları rahat bırakmaktır!
- The dead are gone and they cannot defend themselves. The best thing to do is to leave them in peace!
Sadece biraz barış ve sessizlik istiyorum.
- I just want some peace and quiet.
Şimdi ihtiyacımız olan şey biraz barış biraz sessizlik.
- What we need now is a little peace and quiet.
Orman çok huzurluydu.
- The forest was very tranquil.
Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.
- Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness.
That will give me some peace of mind.
Naomi boasted in nothing but the God of Israel. And she found peace even in the midst of chaos when she went to Him in prayer.
... all nations will have the right to peaceful nuclear power. So right now we're trying to ...
... the moscow's moving in the magnificent welcomes visitors for a peaceful and ...