Öğretmen sırtıma hafifçe vurdu.
- The teacher patted me on the back.
Tom sırtına hafifçe vurdu.
- Tom patted himself on the back.
Hastaya hemen ilaç verin.
- Give medicine to the patient right away.
Hasta dünkü durumuyla hemen hemen aynı.
- The patient is much the same as yesterday.
Omzuma hafifçe vurarak ona yardım ettiğim için bana teşekkür etti.
- Patting me on the shoulder, he thanked me for helping him.
I patted the cookie dough into shape.
Now might I do it pat.
He has the routine down pat.
To show affection, he decided he would pat the boy on the head.
The pat answer is that college students should consider graduate school as a way to delay a job search until things turn around, and that more high school students should go to college to improve their prospects. ''.
The dynamite went off with a bang.
- Dinamit bir patlama ile ses çıkardı.
Tom heard a loud bang.
- Tom yüksek sesle patlama duydu.
I offered to fix Tom's flat tire.
- Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.
My bike has a flat tire.
- Bisikletimin patlak lastiği var.
It's not a road, but a path.
- O bir yol değil fakat bir patika.
They walked along a narrow path.
- Onlar dar bir patika boyunca yürüdüler.
Have you ever eaten chocolate-covered popcorn?
- Hiç çikolata kaplı patlamış mısır yedin mi?
The population explosion is a serious problem.
- Nüfus patlaması, ciddi bir sorundur
I put the shopping bag on the table with a thud.
- Alışveriş çantasını pat diye masaya koydum.
The demon lord finally lost conciousness and fell to the floor with a thud.
- İblis efendisi sonunda bilincini kaybetti ve pat diye yere düştü.
An asteroid exploded over Chelyabinsk in Russia.
- Bir asteroid, Rusya'daki Çelyabinsk üzerinde patladı.