Onun pasta tutkusu var.
- She has a passion for cake.
O, tutkularını bastırdı.
- He subdued his passions.
O çok zeki ve hırslı.
- She is very intelligent and passionate.
Politika konusunda daima çok hırslı oldum.
- I have always been very passionate about politics.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Erkekler ve kadınlar arasında arkadaşlık olamaz. Tutku, düşmanlık, aşk, aşırı sevgi olabilir ama dostluk asla.
- Between men and women there is no friendship possible. There is passion, enmity, worship, love, but no friendship.
Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.
- I have no special talents. I am only passionately curious.
Şiir sadece azap değildir; şiir sevgidir. Sıcak ve şehvetli tutkudur; o, devrim, romantizm ve hassasiyettir.
- Poetry is not just torment; poetry is love. It is warm and sensual passion; it is revolution, romance and tenderness.
… to obtain the knowledge of some passion of the circle.
It started as a hobby, but now my motorbike collection has become my passion.
... but charities are one of my biggest passions. ...
... that's one of my biggest passions. ...