Tom ve Mary birbirlerini tutkuyla öptüler.
- Tom and Mary passionately kissed each other.
Tom ve Mary birbirlerini tutkuyla öptüler.
- Tom and Mary kissed each other passionately.
Matsutake mantarlarını tanıma sanatı benim tutkum oldu, bu tutku ona dair bir kitap yazmamla sonuçlandı. .
- The art of recognizing matsutake mushrooms became my passion, culminating in my writing a book on it.
Çoğu insan bir şey hakkında çok tutkuludur.
- Most people are very passionate about something.
Tom açıkçası bu konuda çok tutkulu hissediyor.
- Tom obviously feels very passionate about this.
Tom Mary'ye sarıldı ve ona uzun tutkulu bir öpücük verdi.
- Tom hugged Mary and gave her a long, passionate kiss.
Mary işi hakkında çok hırslı.
- Mary is very passionate about her work.
Hırs bizi güçlü yaptığı için biz düşmanlarımıza meydan okuruz!
- We defy our foes, for our passion makes us strong!
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
O çok zeki ve hırslı.
- She is very intelligent and passionate.
Mary işi hakkında çok hırslı.
- Mary is very passionate about her work.
Kırmızı aşk, tutku, bereket ve güç rengidir.
- Red is the color of love, passion, fertility and power.
Aşk birçok tutkudan sadece biridir.
- Love is only one of many passions.
Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.
- I have no special talents. I am only passionately curious.
Şiir sadece azap değildir; şiir sevgidir. Sıcak ve şehvetli tutkudur; o, devrim, romantizm ve hassasiyettir.
- Poetry is not just torment; poetry is love. It is warm and sensual passion; it is revolution, romance and tenderness.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
… to obtain the knowledge of some passion of the circle.
It started as a hobby, but now my motorbike collection has become my passion.
Great pleasure mixt with pittifull regard, / That godly King and Queene did passionate .
... this experience as well as passionately as i am you know yes ...
... and passionately about the david t ...