Bir şekilde matematikten geçme notu aldım.
- I somehow got a passing grade in mathematics.
Sınavı geçmede hiçbir sorunu olmamalı.
- She shouldn't have any problem passing the exam.
Sınavı geçmek için sıkı çalıştım.
- I studied hard in order to pass the examination.
Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?
- Is it possible to pass the tax accountant exam by self study?
Vakit geçirmek için ne yaparsın?
- What do you do to pass the time?
Zaman geçirmek için birbirleri ile sohbet ettiler.
- They chatted with each other to pass the time.
Gizli bir geçit yoluyla kaçtılar.
- They fled through a secret passageway.
Solda gizli bir geçit var.
- There's a secret passage on the left.
Tom bir VIP geçiş aldı.
- Tom bought a VIP pass.
Bütün ev oyunları için sezonluk geçiş aldım.
- I got a season's pass to all the home games.
Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
- Tom stepped aside to allow Mary to pass.
Adamların geçmesine izin vermek için kenara çekildim.
- I stepped aside to let the men pass.
Bir devenin bir iğnenin deliğinden geçmesi bir zengin kişinin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır.
- It is easier for a camel to pass through the eye of a needle than for a rich man to enter the kingdom of God.
Onun geçmesi için kenara çekildim.
- I stepped aside for him to pass.
Giriş sınavını geçti.
- He passed the entrance examination.
Giriş sınavını geçebilsin diye, o sıkı çalışıyor.
- He's studying hard so he can pass the entrance exam.
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
- Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.
- He amazed everyone by passing his driving test.
Geçen bir gemi tarafından rastgele bulundu.
- He was picked up by a passing ship.
Geçen bir gemi tarafından kurtarıldılar.
- They were rescued by a passing ship.
Dan geçen bir kamyonetin çatısına indi.
- Dan landed onto the roof of a passing van.
Bu gemi, kanaldan geçmek için fazla büyük.
- This ship is too big to pass through the canal.
Panama Kanalı'ndan geçtik.
- We passed through the Panama Canal.
Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
- Fadil was making an effort to share Layla's passions.
Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
- The following passage is a quotation from a well-known fable.
Her yolcu için iki parça bagaj limiti vardır.
- There is a limit of two pieces of luggage for each passenger.
Paragraf başka hiçbir yoruma izin vermiyor.
- The passage admits of no other interpretation.
Shakespeare'den bir pasaj okudu.
- He read a passage from Shakespeare.
Pasajı kelimesi kelimesine çevir.
- Translate the passage word for word.
Ölürsem, yatağında huzur içinde ölen büyük babam gibi ölmek isterim. Arabasındaki tüm yolcular gibi çığlık atarak değil.
- When I die, I want to die like my grandfather who died peacefully in his sleep. Not screaming like all the passengers in his car.
Biraz yiyecek alalım. Sen ölmek üzereymiş gibi görünüyorsun.
- Let's get some food. You look like you're about to pass out.
Pencere yanı mı yoksa koridorda mı bir yer istersiniz?
- Would you like a place by window or by passage?
İsa, Galilee Denizi boyunca geçerken, Simon ve kardeşi Andrew'in göle bir ağ attıklarını gördü.
- As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake.
Arka koltuktaki yolcularının her ikisinin de boyun yaralanması vardı.
- Both of the passengers in the back seat had neck injuries.
O bana ayıların kışı nasıl geçirdiği hususunda bölüm ve ayet verdi.
- He gave me chapter and verse on how bears pass the winter.
Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.
- Ken saved his face by passing the examination.
Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.
- He amazed everyone by passing his driving test.
Yurt dışına seyahat ettiğinizde, genellikle bir pasaporta ihtiyacınız olur.
- When you travel abroad, you usually need a passport.
Nasıl o kadar pasif olabilirsin? Neden misilleme yapmıyorsun?
- How can you be so passive? Why don't you retaliate?
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
- Some read books just to pass time.
Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
- If she studied hard, she could pass the exam.
Geçen bir gemi tarafından kurtarıldılar.
- They were rescued by a passing ship.
Dikkatli ve çalışkan olmak gereklidir, fakat bu kursu geçmek için yeterli değildir.
- Being careful and diligent is necessary, but not sufficient for passing this course.
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
Ben onun sınavı geçtiğinden eminim.
- I am sure of his passing the examination.
Nihayet, o, sınavı geçmeyi başardı.
- After all, he succeeded in passing the exam.
Seninle zaman geçirmeyi seviyorum.
- I love passing time with you.
Onların geçmesine izin vermek için kenarda durdum.
- I stood aside to let them pass.
Tom'un sınavı geçmesi mümkün değildi.
- Tom wasn't able to pass the examination.
O yirmi olarak kabul edildi.
- She could pass for twenty.
O bir üniversite öğrencisi olarak kabul edilmektedir.
- He passes for a college student.
Tom'un vefat ettiğini sana söylemek benim üzücü görevimdir.
- It is my sad duty to tell you that Tom has passed away.
Şarkı söylemek benim tutkumdur.
- Singing is my passion.
Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
- Tom stepped aside to allow Mary to pass.
Fırsatların geçip gitmesine izin vermeyin.
- Don't let opportunities pass by.
Yurt dışına seyahat ettiğinizde, genellikle bir pasaporta ihtiyacınız olur.
- When you travel abroad, you usually need a passport.
Pasaportta ismi olan kişi kelimelerle tanımlanıldı.
- The person whose name was on the passport was described with words.
Geçiş izni olmadan girmene izin veremem.
- I can't let you enter without a pass.
TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.
- TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state.
O sadece geçici bir sevdaydı.
- It was just a passing infatuation.
Bu sadece geçici bir hevesti.
- It was only a passing fad.
He passed his examination.
He attempted the examination, but did not expect to pass.
The man kicked his friend out of the house after he made a pass at his wife.
Smith was given a pass after Jones' double.
An estate passes by a certain clause in a deed.
Beauty is a charm, but soon the charm will pass. - John Dryden.
To pass commodiously this life. - John Milton.
Anyone want to trade passes?.
As for these silken-coated slaves, I pass not. - Shakespeare.
pass a house.
Matters have been brought to this pass. - Robert South.
The bill passed the senate.
Try not the pass! the old man said. - Henry Wadsworth Longfellow.
Common speech gives him a worthy pass. - Shakespeare.
Iaquinta passes it coolly into the right-hand corner as Paston dives the other way. - , Rob Smyth, 20 June 2010.
The bill passed both houses of Congress.
The senate passed the law.
This passes, Master Ford. - Shakespeare.
And within three dayes twelve knyghtes passed uppon hem; and they founde Sir Palomydes gylty, and Sir Saphir nat gylty, of the lordis deth.