Jim sınavı geçmekle öğünüyor.
- Jim boasts of having passed the exam.
Testi geçmek için çok çalışmalıyım.
- I must work hard to pass the test.
Bu yasayı geçirmek zorundayız.
- We have to pass this legislation.
Zaman geçirmek için birbirleri ile sohbet ettiler.
- They chatted with each other to pass the time.
Gizli bir geçit yoluyla kaçtılar.
- They fled through a secret passageway.
Zihnimde çocukluğuma açılan gizli bir geçit var.
- There is a secret passageway in my mind leading to my childhood.
Bu denize doğru geçiştir.
- This is the passage to the sea.
Tom bir VIP geçiş aldı.
- Tom bought a VIP pass.
Bir kamyonun geçmesine izin vermek için kenara çekti.
- He pulled aside to let a truck pass.
Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
- Tom stepped aside to allow Mary to pass.
Nihayet, o, sınavı geçmeyi başardı.
- After all, he succeeded in passing the exam.
Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?
- Is it possible to pass the tax accountant exam by self study?
Giriş sınavını geçti.
- He passed the entrance examination.
Giriş sınavını geçebilsin diye, o sıkı çalışıyor.
- He's studying hard so he can pass the entrance exam.
Panama Kanalı'ndan geçtik.
- We passed through the Panama Canal.
Gemi Panama Kanalından geçti.
- The ship passed through the Panama Canal.
Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
- Fadil was making an effort to share Layla's passions.
Her yolcu için iki parça bagaj limiti vardır.
- There is a limit of two pieces of luggage for each passenger.
Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
- The following passage is a quotation from a well-known fable.
Paragraf başka hiçbir yoruma izin vermiyor.
- The passage admits of no other interpretation.
Sayfa 22 deki pasajı okuyun.
- Read the passage on page 22, please.
Pasajı kelimesi kelimesine çevir.
- Translate the passage word for word.
Biraz yiyecek alalım. Sen ölmek üzereymiş gibi görünüyorsun.
- Let's get some food. You look like you're about to pass out.
Ölürsem, yatağında huzur içinde ölen büyük babam gibi ölmek isterim. Arabasındaki tüm yolcular gibi çığlık atarak değil.
- When I die, I want to die like my grandfather who died peacefully in his sleep. Not screaming like all the passengers in his car.
Pencere yanı mı yoksa koridorda mı bir yer istersiniz?
- Would you like a place by window or by passage?
Biz dağ geçişi boyunca pek çok karıncalar gibi süründük.
- We crawled like so many ants along the mountain pass.
İsa, Galilee Denizi boyunca geçerken, Simon ve kardeşi Andrew'in göle bir ağ attıklarını gördü.
- As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake.
O bana ayıların kışı nasıl geçirdiği hususunda bölüm ve ayet verdi.
- He gave me chapter and verse on how bears pass the winter.
Nasıl o kadar pasif olabilirsin? Neden misilleme yapmıyorsun?
- How can you be so passive? Why don't you retaliate?
Pasaportta ismi olan kişi kelimelerle tanımlanıldı.
- The person whose name was on the passport was described with words.
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
- Some read books just to pass time.
Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
- If she studied hard, she could pass the exam.
Geçen bir gemi tarafından kurtarıldılar.
- They were rescued by a passing ship.
Hukuk sınavını geçti ve bir hukuk bürosu kurdu.
- He passed the law examination and set up a law office.
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
Tom'un sınavı geçmesi mümkün değildi.
- Tom wasn't able to pass the examination.
Onların geçmesine izin vermek için kenarda durdum.
- I stood aside to let them pass.
Yeni bir yol inşa edilmesi kararı kabul edildi.
- The resolution that a new road be built was passed.
O bir üniversite öğrencisi olarak kabul edilmektedir.
- He passes for a college student.
Şarkı söylemek benim tutkumdur.
- Singing is my passion.
Tom'un vefat ettiğini sana söylemek benim üzücü görevimdir.
- It is my sad duty to tell you that Tom has passed away.
Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
- Tom stepped aside to allow Mary to pass.
Pasaportunuzu görmeme izin verir misiniz?
- Would you mind letting me see your passport?
Yurt dışına seyahat ettiğinizde, genellikle bir pasaporta ihtiyacınız olur.
- When you travel abroad, you usually need a passport.
Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
- If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
Geçiş izni olmadan girmene izin veremem.
- I can't let you enter without a pass.
TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.
- TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state.
He passed his examination.
He attempted the examination, but did not expect to pass.
The man kicked his friend out of the house after he made a pass at his wife.
Smith was given a pass after Jones' double.
An estate passes by a certain clause in a deed.
Beauty is a charm, but soon the charm will pass. - John Dryden.
To pass commodiously this life. - John Milton.
Anyone want to trade passes?.
As for these silken-coated slaves, I pass not. - Shakespeare.
pass a house.
Matters have been brought to this pass. - Robert South.
The bill passed the senate.
Try not the pass! the old man said. - Henry Wadsworth Longfellow.
Common speech gives him a worthy pass. - Shakespeare.
Iaquinta passes it coolly into the right-hand corner as Paston dives the other way. - , Rob Smyth, 20 June 2010.
The bill passed both houses of Congress.
The senate passed the law.
This passes, Master Ford. - Shakespeare.
And within three dayes twelve knyghtes passed uppon hem; and they founde Sir Palomydes gylty, and Sir Saphir nat gylty, of the lordis deth.
... the house and whose influence is felt in the architects of the passes and then ...
... six passes let me have meant about me that a fact in that ...