Onun elbiseleri yıpranmış.
- His clothes are worn out.
Onun paltosu yıpranmış.
- His overcoat is worn out.
Deri ceket dirsekten aşınmış.
- The leather jacket has worn out at the elbow.
Deri ceketin dirsekleri aşınmış.
- The leather jacket has worn out at the elbows.
Bir ay boyunca aynı şapkayı giydi.
- She has worn the same hat for a month.
Tom daha kalın bir palto giymesi gerektiğini hemen fark etti.
- Tom realized right away that he should have worn a heavier coat.
Tom tamamen bitkindi.
- Tom was all worn out.
Karısı, çocuklara baktıktan sonra bitkin düşmüş.
- His wife is worn out after looking after the children.
Onu yıpranmış eski ve yorgun buldum.
- I found him worn out, old, and tired.
O, eve vardığında yorgundu.
- He was worn out when he got home.