Nihayet, o, sınavı geçmeyi başardı.
- After all, he succeeded in passing the exam.
Bir şekilde matematikten geçme notu aldım.
- I somehow got a passing grade in mathematics.
Sınavı geçmek için şanslıydı.
- She was fortunate to pass the exam.
Jim sınavı geçmekle öğünüyor.
- Jim boasts of having passed the exam.
Bu yasayı geçirmek zorundayız.
- We have to pass this legislation.
Zaman geçirmek için birbirleri ile sohbet ettiler.
- They chatted with each other to pass the time.
Solda gizli bir geçit var.
- There's a secret passage on the left.
Gizli bir geçit bulduk.
- We discovered a secret passageway.
Tom bir VIP geçiş aldı.
- Tom bought a VIP pass.
Trenin evimin yanından geçişini duymaya alışkınım.
- I am used to hearing the train pass by my house.
Onların geçmesine izin vermek için kenarda durdum.
- I stood aside to let them pass.
Adamların geçmesine izin vermek için kenara çekildim.
- I stepped aside to let the men pass.
Onun geçmesi için kenara çekildim.
- I stepped aside for him to pass.
Bir devenin bir iğnenin deliğinden geçmesi bir zengin kişinin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır.
- It is easier for a camel to pass through the eye of a needle than for a rich man to enter the kingdom of God.
Taro büyük olasılıkla üniversite giriş sınavını geçecek.
- Taro is very likely to pass the university entrance examination.
Giriş sınavını geçebilsin diye, o sıkı çalışıyor.
- He's studying hard so he can pass the entrance exam.
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.
- He amazed everyone by passing his driving test.
Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.
- Ken saved his face by passing the examination.
Geçen bir gemi tarafından rastgele bulundu.
- He was picked up by a passing ship.
Geçen bir gemi tarafından rastgele bulundu.
- He was picked up by a passing ship.
Geçen bir gemi tarafından kurtarıldılar.
- They were rescued by a passing ship.
Bu gemi, kanaldan geçmek için fazla büyük.
- This ship is too big to pass through the canal.
Gemi Panama Kanalından geçti.
- The ship passed through the Panama Canal.
Gemi Panama Kanalından geçti.
- The ship passed through the Panama Canal.
Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.
- After she had passed her driving test, she bought a car.
Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
- Fadil was making an effort to share Layla's passions.
Her yolcu için iki parça bagaj limiti vardır.
- There is a limit of two pieces of luggage for each passenger.
Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
- The following passage is a quotation from a well-known fable.
Paragraf başka hiçbir yoruma izin vermiyor.
- The passage admits of no other interpretation.
Öğretmen sınıfa İncil'den bir pasaj okudu.
- The teacher read a passage from the Bible to the class.
Kitaptan bir pasajı defterime kopyaladım.
- I copied a passage from the book into my notebook.
Biraz yiyecek alalım. Sen ölmek üzereymiş gibi görünüyorsun.
- Let's get some food. You look like you're about to pass out.
Ölürsem, yatağında huzur içinde ölen büyük babam gibi ölmek isterim. Arabasındaki tüm yolcular gibi çığlık atarak değil.
- When I die, I want to die like my grandfather who died peacefully in his sleep. Not screaming like all the passengers in his car.
Pencere yanı mı yoksa koridorda mı bir yer istersiniz?
- Would you like a place by window or by passage?
Biz dağ geçişi boyunca pek çok karıncalar gibi süründük.
- We crawled like so many ants along the mountain pass.
Arka koltuktaki yolcularının her ikisinin de boyun yaralanması vardı.
- Both of the passengers in the back seat had neck injuries.
O bana ayıların kışı nasıl geçirdiği hususunda bölüm ve ayet verdi.
- He gave me chapter and verse on how bears pass the winter.
Dört evin önünden geçtim.
- I passed by four houses.
Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.
- After she had passed her driving test, she bought a car.
O, sınavı geçmiş olamaz.
- He can not have passed the exam.
Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve biz ne olduğunun farkına bile varmadan başka bir yıl daha geçmiş oldu.
- Days turned into weeks, weeks turned into months and, before we knew it, another year had passed.
Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.
- Ken saved his face by passing the examination.
Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.
- He amazed everyone by passing his driving test.
Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
- If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
Pasaportta ismi olan kişi kelimelerle tanımlanıldı.
- The person whose name was on the passport was described with words.
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
- Some read books just to pass time.
Bire on testi geçebilirsin.
- Ten to one you can pass the test.
Dikkatli ve çalışkan olmak gereklidir, fakat bu kursu geçmek için yeterli değildir.
- Being careful and diligent is necessary, but not sufficient for passing this course.
Hukuk sınavını geçti ve bir hukuk bürosu kurdu.
- He passed the law examination and set up a law office.
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
O yoldan geçen kişiye gülümsedi.
- She smiled at a passer-by.
Nihayet, o, sınavı geçmeyi başardı.
- After all, he succeeded in passing the exam.
Ben onun sınavı geçtiğinden eminim.
- I am sure of his passing the examination.
Seninle zaman geçirmeyi seviyorum.
- I love passing time with you.
Mülteciyi bir mağaraya götürdük ve fırtınanın geçmesini bekledik.
- We took refuge in a cave and waited for the storm to pass.
Tom'un sınavı geçmesi mümkün değildi.
- Tom wasn't able to pass the examination.
Babası geçen hafta öldü.
- Her father passed away last week.
Onun erkek kardeşi geçen ay öldü.
- His brother passed away last month.
O yirmi olarak kabul edildi.
- She could pass for twenty.
Yeni bir yol inşa edilmesi kararı kabul edildi.
- The resolution that a new road be built was passed.
Tom'un vefat ettiğini sana söylemek benim üzücü görevimdir.
- It is my sad duty to tell you that Tom has passed away.
Şarkı söylemek benim tutkumdur.
- Singing is my passion.
Pasaportunuzu görmeme izin verir misiniz?
- Would you mind letting me see your passport?
Fırsatların geçip gitmesine izin vermeyin.
- Don't let opportunities pass by.
Yurt dışına seyahat ettiğinizde, genellikle bir pasaporta ihtiyacınız olur.
- When you travel abroad, you usually need a passport.
Pasaportta ismi olan kişi kelimelerle tanımlanıldı.
- The person whose name was on the passport was described with words.
Geçiş izni olmadan girmene izin veremem.
- I can't let you enter without a pass.
TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.
- TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state.
Bu sadece geçici bir hevesti.
- It was only a passing fad.
O sadece geçici bir sevdaydı.
- It was just a passing infatuation.
He passed his examination.
He attempted the examination, but did not expect to pass.
The man kicked his friend out of the house after he made a pass at his wife.
Smith was given a pass after Jones' double.
An estate passes by a certain clause in a deed.
Beauty is a charm, but soon the charm will pass. - John Dryden.
To pass commodiously this life. - John Milton.
Anyone want to trade passes?.
As for these silken-coated slaves, I pass not. - Shakespeare.
pass a house.
Matters have been brought to this pass. - Robert South.
The bill passed the senate.
Try not the pass! the old man said. - Henry Wadsworth Longfellow.
Common speech gives him a worthy pass. - Shakespeare.
Iaquinta passes it coolly into the right-hand corner as Paston dives the other way. - , Rob Smyth, 20 June 2010.
The bill passed both houses of Congress.
The senate passed the law.
This passes, Master Ford. - Shakespeare.
And within three dayes twelve knyghtes passed uppon hem; and they founde Sir Palomydes gylty, and Sir Saphir nat gylty, of the lordis deth.
... We can't stop you, but we pass laws saying if we catch you, ...
... is to pass and dribble and execute choreographed plays. ...