Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
- Death is an integral part of life.
Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
- Music is an important part of my life.
Bu teori üç kısımdan oluşur.
- This theory consists of three parts.
Teklifin diğer kısımlarını tartıştılar.
- They debated other parts of the proposal.
Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.
- The police regarded him as a party to the crime.
Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
- Both parties opposed war.
Bu yol deprem sonucu kısmen yıkıldı.
- This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.
Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti.
- Tom admitted that it was partially his fault.
Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız.
- After the birth of your child, you should make your work part-time.
Yarın akşam bir partimiz var.
- We have a party tomorrow evening.
Son bölümü ayrıntılı olarak açıklar mısın?
- Will you explain the last part in detail?
Kuran'da Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın doğumu hakkında bir bölüm vardır.
- In the Quran there is a part about Saint Mary and the birth of Jesus Christ.
Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
- The upper part of the mountain is covered with snow.
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
- The beginning is the most important part of the work.
O, parti için giyindi.
- She dressed up for the party.
Hastalıktan dolayı partiye gidemedim.
- I could not go to the party because of illness.
Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu.
- No one was in a hurry to leave the party.
O, evinden ayrılmak zorunda kaldı.
- He had to part with his house.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
- I plan on doing my part.
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
- I try to do my part to help the community.
Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
- The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
- Who was at the party beside Jack and Mary?
Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı.
- Tom budgeted three hundred dollars for the party.
Parti için sandalyeler ayırtıldı.
- The seats were reserved for the party.
Kısmi zamanlı iş bulmak zorundayım.
- I have to find a part-time job.
Onun işi sadece kısmi bir başarıydı.
- His business was only a partial success.
Özellikle aç hissetmiyorum.
- I'm not feeling particularly hungry.
Tom'un partisinde biraz rahatsız hissettim.
- I felt a bit uncomfortable at Tom's party.
Şans hayatınızda önemli bir rol oynar.
- Luck plays an important part in your life.
TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
- TV plays an important part in everyday life.
Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.
- Tom, Mary and John shared the cost of the party.
Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
- Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
Bu araba için yedek parça alamam.
- I can not buy spare parts for this car.
Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.
- Tom is making spare parts in a car factory.
Şehrin batı kesiminde yaşar.
- He lives in the western part of town.
Japonya Asya'nın doğu kesiminde yer almaktadır.
- Japan is in the eastern part of Asia.
Partiye gelen herkes yiyecek ve içeceğe kendi katkılarını getirmeliler.
- Everyone coming to the party must bring their own contribution to the food and drink.
O kürk ceketini elden çıkarmak zorundaydı.
- She had to part with her fur coat.
Tom parayı elden çıkarmak için zaman kaybetmedi.
- Tom lost no time in parting with the money.
Bir hırsızlar çetesi bu semtte çalışır.
- A gang of thieves works these parts.
Boşanma genellikle acı bir ayrılıktır.
- Divorce is generally a painful parting.
The parts of a chainsaw include the chain, engine, and handle.
I run the canoe into a deep dent in the bank that I knowed about; I had to part the willow branches to get in; and when I made fast nobody could a seen the canoe from the outside.
Hepaticology, outside the temperate parts of the Northern Hemisphere, still lies deep in the shadow cast by that ultimate closet taxonomist, Franz Stephani—a ghost whose shadow falls over us all.
I want my part of the bounty.
Fred was part owner of the car.
The first violin part in this concerto is very challenging.
We cannot make a plodding and sensible community—a Holland or a Pennsylvania—out of a national personality which, whether by harsh circumstance or native tendency, is now part genius, part fanatic, and part hard-headed materialist.”.
The part of his hair was slightly to the left.
He left three sonnes, his famous progeny, / Borne of faire Inogene of Italy; / Mongst whom he parted his imperiall state .
to do one’s part.
the Faery knight / Besought that Damzell suffer him depart, / And yield him readie passage to that other part.
Please turn to Part I, Chapter 2.
The mixture comprises one part sodium hydroxide and ten parts water.