parlamak teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- shine
- blaze
- shone
- blow
- sheen
- flame up
- flare
- acquire influence
- fire
- brighten
- adjust
- beam
- flare up
- light up
- to shine, to gleam, to glitter, to brighten, to blaze, to glint, to glisten, to sparkle; to flare up, to flame up; to acquire influence
- flash
- gleam
- blink
- deflagrate
- to flare up (in anger)
- glisten
- sparkle
- twinkle
- loose off at
- to flare, flare up, flame up, burst into flame
- smile
- inflame
- glow
- to shine; to become eminent; to display brilliance
- glitter
- glare
- glint
- coruscate
- to shine; to gleam; to glisten
- lighten
- shine out
- fulminate
- flame
- blow up
- fire up
- gloss
- polish
- parlama
- flash
I saw a flash of lightning far in the distance.
- Uzakta bir yıldırım parlaması gördüm.
The bomb exploded with a blinding flash.
- Bomba kör edici bir parlamayla patladı.
- parlamak (alev)
- blaze
- parlamak (kor)
- glow
- parıl parıl parlamak
- to shine brightly
- parıl parıl parlamak
- to shine brightly, gleam; to glitter
- parla
- shone
After the death of Caesar, a comet shone for seven days.
- Sezar'ın ölümünden sonra, bir kuyruklu yıldız yedi gün boyunca parladı.
My father polished his car till it shone.
- Babam parlayıncaya kadar arabasını cilaladı.
- gözleri parlamak
- beam
- parlama
- flare
We thought Mary and Tom were lost at sea but then we saw the distress flare.
- Mary ve Tom'un denizde kaybolduklarını düşündük ama sonra sıkıntı parlaması gördük.
- daha çok parlamak
- outshine
- parlama
- glow
- parlama
- (Denizbilim) slick
- parlama
- glinting
- parlama
- glisten
- yıldızı parlamak
- to be lucky
- yıldızı parlamak
- be lucky
- yıldızı parlamak
- boom
- yıldızı parlamak
- lucky
- parla
- {f} shine
The light shines in the darkness.
- Işık karanlıkta parlar.
Susan shined her father's shoes.
- Susan babasının ayakkabılarını parlattı.
- parla
- {f} glisten
- parla
- {f} blaze
- parla
- {f} sparkle
Mary's eyes sparkled like diamonds.
- Mary'nin gözleri elmas gibi parladı.
Her eyes sparkled like diamonds.
- Onun gözleri elmas gibi parladı.
- parla
- {f} shining
We saw the first star shining in the sky.
- Biz gökyüzünde parlayan ilk yıldızı gördük.
The moon is shining brightly tonight.
- Bu gece ay parlak bir şekilde parlıyor.
- parla
- {f} glistening
- parlama
- flashing
- parlama
- {i} glistening
- parlama
- blaze
- birden parlamak
- blaze up
- gözleri parlamak
- eyes be bright with desire
- gözleri parlamak
- beam upon smb
- gözleri parlamak
- beam on smb
- kesik kesik parlamak
- glisten
- parla
- flame
The logs flamed brightly.
- Kütükler parlak şekilde alev alev yandı.
- parla
- coruscate
- parlama
- shining, flash, flashing
- parlama
- bursting into flame, flare-up, flaring
- parlama
- sparkling
- parlama
- sparkle
- parlama
- explosion
- parlama
- glaze
- parlama
- (Hukuk) flare-up
- parlama
- flare up
- parlama
- deflagration
- parlama
- shining
Above the clouds, the sun keeps on shining.
- Bulutların üstünde, güneş parlamaya devam ediyor.
- parlama
- flare-up, flare, flaring (of flames or anger)
- parlama
- irradiance
- parlama
- coruscation
- parlama
- {i} spurt
- parlama
- beam
- pırıl pırıl parlamak
- (Dilbilim) glitter with
- titrek parlamak
- twinkle
- titreyerek parlamak
- wink
- titreşerek parlamak
- blink
- yıldızı parlamak
- flourish
- yıldızı parlamak
- for (one's) star to be on the rise, for fortune to be on one's side
- yıldızı parlamak
- be in the ascendent
- yıldızı parlamak
- flash
- yıldızı parlamak
- be in the ascendant
- yıldızı parlamak
- to be lucky, to boom
- yıldızı parlamak
- blaze
- üzerine parlamak
- shine upon