parlaklık teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- brightness
- {i} radiance
- {i} shine
- glossiness
- gorgeousness
- incandescence
- brilliancy
- splendor
- brilliance
- brilliance, brightness
- gleam
- lambency
- flame
- glitter
- flashiness
- brilliance, brightness, shine, gloss, sheen, radiance, lustre, luster; splendour, brilliance
- wonder, brilliance, greatness
- splendour [Brit.]
- lustre [Brit.]
- glazing
- luster
- irradiance
- effulgence
- flamboyance
- {i} sheen
- fire
- sleek
- lively
- intensity
- burnish
- luminosity
- radiancy
- varnish
- luminescence
- light
- gloss
- refulgence
- glow
- irradiation
- luminousness
- luminance
- liveliness
- splendour
- splendidness
- sparkle
- {i} lustrousness
- {i} resplendence
- {i} lustre
- {i} sleekness
- {i} vividness
- {i} Polish
- {i} lucency
- {i} blaze
- parlak
- shiny
This shampoo makes my hair shiny.
- Bu şampuan saçımı parlak yapıyor.
Mary has smooth, shiny hair.
- Mary'nin pürüzsüz, parlak saçları vardır.
- parlak
- bright
You look happy, so bright and early.
- Mutlu, çok parlak ve erken görünüyorsun.
They say there are bright-colored frogs, but I've never seen them.
- Onlar parlak renkli kurbağalar olduğunu söylüyorlar fakat ben onları asla görmedim.
- parlak
- brilliant
A brilliant future lay before him.
- Parlak bir gelecek onun önünde uzanıyor.
She has a brilliant future.
- O parlak bir geleceğe sahiptir.
- parlaklık (yaymak)
- radiance
- parlaklık apresi
- lustre finish
- parlaklık ayarı
- brightness control
- parlaklık efekti
- gloss effect
- parlaklık kanalı
- luminance channel
- parlaklık sinyali
- luminance signal
- parlaklık sıcaklığı
- brightness temperature
- parlaklık verimi
- luminous efficiency
- parlak
- gorgeous
- parlak
- {s} live
Mars is a promising place where we may be able to live.
- Mars yaşayabileceğimiz geleceği parlak bir yer.
- parlak
- glittering
- parlak
- luminous
- parlak
- glittery
- parlak
- {s} lucent
- parlak
- {s} incandescent
- parlak
- {s} clear
His blue eyes were clear and bright.
- Onun mavi gözleri açık ve parlaktı.
It was a bright and clear Sunday morning.
- Pazar sabahı hava parlak ve açıktı.
- parlak
- harsh
- parlak
- splendid
Cold and dry, splendid sunshine, what beautiful winter weather!
- Soğuk ve kuru, parlak güneş, ne güzel kış havası!
- parlak
- staring
- parlak
- colourful
The flowers were bright and colourful.
- Çiçekler parlak ve renkliydi.
- parlak
- polish
If you don't keep the silverware polished, it'll lose its luster.
- Gümüş eşyaları cilalı tutmazsan parlaklığını kaybederler.
- parlak
- gleamy
- parlak
- sniffing
- parlak
- sheene
- parlak
- (Bilgisayar) lum
- parlak
- lamping
- parlak
- glacé
- parlak
- leavening
- parlak
- gloss
- parlak
- brighter
The future has never looked brighter.
- Gelecek hiç daha parlak görünmedi.
This new screen is much brighter.
- Bu yeni ekran çok daha parlak.
- parlak
- vibrant
- parlak
- glorious
- parlak
- glazy
- parlak
- nitid
- parlak
- burnished
- parlak
- minuteness
- parlak
- {s} lively
- parlak
- garish
- parlak
- flamboyant
- parlak
- irradiant
- parlak
- effulgent
- parlak
- gaudy
- parlak
- silken
- parlak
- light
The square was illuminated by bright lights.
- Meydan parlak ışıklarla aydınlatıldı.
Do you have a bright light for reading?
- Okuma için parlak bir ışığınız var mı?
- parlak
- resplendent
- parlak
- ruby
- parlak
- jazzy
- parlak
- aglow
- parlak
- lurid
- parlak
- glace
- parlak
- beaming
- parlak
- rosy
- parlak
- shining
The moon was shining bright.
- Ay parlak parlıyordu.
The moon is shining brightly tonight.
- Bu gece ay parlak bir şekilde parlıyor.
- parlak
- ganoid
- parlak
- clever
- parlak
- sparkling
- parlak
- sheeny
- parlak
- splendent
- parlak
- gay
- parlak
- grand
- parlak
- rich
- parlak
- agleam
- parlak
- languorous
- [die] görkem, heybet, azamet, parlaklık
- [Die] glory, majesty, grandeur, brightness
- parlak
- high gloss
- parlak
- glıstenıng
- parlak
- {i} glance
- daha fazla parlaklık
- (Bilgisayar) more brightness
- düşük parlaklık
- low lustre
- görsel parlaklık
- visual magnitude
- metalik parlaklık
- metallic lustre
- parlak
- slang dressed fit to kill, sharp-looking
- parlak
- dazzling
- parlak
- crowning
- parlak
- (zekâ) pyrotechnic
- parlak
- (inci) oriental
- parlak
- flashy
- parlak
- fulgurant
- parlak
- glowing
A bright fire was glowing in the old-fashioned Waterloo stove.
- Eski moda Waterloo sobasında parlak bir ateş parlıyordu.
- parlak
- glossy
- parlak
- bright, shining, brilliant, gleaming, garish, aglow; successful, bright, brilliant; glorious, glittering
- parlak
- crystal
- parlak
- flaming
- parlak
- wonderful, brilliant, great; successful
- parlak
- illuminant
- parlak
- pyrotechnical
- parlak
- slang attractive but rather effeminate, pretty (youth)
- parlak
- luminescent
- parlak
- ardent
- parlak
- flashily
- parlak
- fulgent
- parlak
- bright, brilliant, shining, gleaming, glistening; radiant; luminous
- parlak
- brightly
The fire was burning brightly.
- Ateş parlak bir şekilde yanıyordu.
The moon is shining brightly tonight.
- Bu gece ay parlak bir şekilde parlıyor.
- parlak
- flaring
- parlak
- aureateaurated
- parlak
- {s} lustrous
- parlak
- {s} sunny
- parlak
- orient
- parlak
- {s} refulgent
- parlak
- {s} starry
- parlak
- argent
- parlak
- fine
- parlak
- lightsome
- parlak
- star
That small star is brightest.
- O küçük yıldız en parlaktır.
I had never seen such a shiny star.
- Böyle parlak bir yıldız hiç görmedim.
- parlak
- fulgid
- parlak
- satin
- parlak
- effulgence
- parlak
- {s} sleek
- parlak
- {s} polished
If you don't keep the silverware polished, it'll lose its luster.
- Gümüş eşyaları cilalı tutmazsan parlaklığını kaybederler.
- parlak
- {s} vivid
- parlak
- {s} meteoric
- parlak
- glitter
This ring has lost its glitter.
- Bu yüzük parlaklığını kaybetti.
- parlak
- {s} loud
You are always wearing a loud necktie.
- Her zaman parlak renkli kravat takıyorsun.
He wore a very loud necktie.
- Çok parlak bir kravat taktı.
- parlak
- {s} lambent
- satensi parlaklık
- silk
- yanardöner parlaklık
- iridescent lustre