parlaklık

listen to the pronunciation of parlaklık
Türkçe - İngilizce
brightness
{i} radiance
{i} shine
glossiness
gorgeousness
incandescence
brilliancy
splendor
brilliance
brilliance, brightness
gleam
lambency
flame
glitter
flashiness
brilliance, brightness, shine, gloss, sheen, radiance, lustre, luster; splendour, brilliance
wonder, brilliance, greatness
splendour [Brit.]
lustre [Brit.]
glazing
luster
irradiance
effulgence
flamboyance
{i} sheen
fire
sleek
lively
intensity
burnish
luminosity
radiancy
varnish
luminescence
light
gloss
refulgence
glow
irradiation
luminousness
luminance
liveliness
splendour
splendidness
sparkle
{i} lustrousness
{i} resplendence
{i} lustre
{i} sleekness
{i} vividness
{i} Polish
{i} lucency
{i} blaze
parlak
shiny

I had never seen such a shiny star. - Böyle parlak bir yıldız hiç görmedim.

I don't like this paper. It's too shiny. - Bu kağıdı beğenmedim. Çok parlak.

parlak
bright

They say there are bright-colored frogs, but I've never seen them. - Onlar parlak renkli kurbağalar olduğunu söylüyorlar fakat ben onları asla görmedim.

You look happy, so bright and early. - Mutlu, çok parlak ve erken görünüyorsun.

parlak
brilliant

I've come up with a brilliant idea. - Parlak bir fikir ileri sürdüm.

I think it's a brilliant idea. - Sanırım bu parlak bir fikir.

parlaklık (yaymak)
radiance
parlaklık apresi
lustre finish
parlaklık ayarı
brightness control
parlaklık efekti
gloss effect
parlaklık kanalı
luminance channel
parlaklık sinyali
luminance signal
parlaklık sıcaklığı
brightness temperature
parlaklık verimi
luminous efficiency
parlak
gorgeous
parlak
{s} live

Mars is a promising place where we may be able to live. - Mars yaşayabileceğimiz geleceği parlak bir yer.

parlak
glittering
parlak
luminous
parlak
glittery
parlak
{s} lucent
parlak
{s} incandescent
parlak
{s} clear

His blue eyes were clear and bright. - Onun mavi gözleri açık ve parlaktı.

It was a bright and clear Sunday morning. - Pazar sabahı hava parlak ve açıktı.

parlak
harsh
parlak
splendid

Cold and dry, splendid sunshine, what beautiful winter weather! - Soğuk ve kuru, parlak güneş, ne güzel kış havası!

parlak
staring
parlak
colourful

The flowers were bright and colourful. - Çiçekler parlak ve renkliydi.

parlak
polish

If you don't keep the silverware polished, it'll lose its luster. - Gümüş eşyaları cilalı tutmazsan parlaklığını kaybederler.

parlak
gleamy
parlak
sniffing
parlak
sheene
parlak
(Bilgisayar) lum
parlak
lamping
parlak
glacé
parlak
leavening
parlak
gloss
parlak
brighter

The sun is brighter than the moon. - Güneş aydan daha parlaktır.

The future has never looked brighter. - Gelecek hiç daha parlak görünmedi.

parlak
vibrant
parlak
glorious
parlak
glazy
parlak
nitid
parlak
burnished
parlak
minuteness
parlak
{s} lively
parlak
garish
parlak
flamboyant
parlak
irradiant
parlak
effulgent
parlak
gaudy
parlak
silken
parlak
light

The bright light disturbed Markku. - Parlak ışık Markku'yu rahatsız etti.

Now the lights of the city were bright and very close, and the streetlights shone all night. - Şimdi şehrin ışıkları parlak ve çok yakın ve sokak lambaları bütün gece parladı.

parlak
resplendent
parlak
ruby
parlak
jazzy
parlak
aglow
parlak
lurid
parlak
glace
parlak
beaming
parlak
rosy
parlak
shining

Tom came to my rescue, like a knight in shining armor. - Tom parlak zırhlı bir şövalye gibi beni kurtarmaya geldi.

The stars are shining brightly tonight. - Bu gece yıldızlar parlak şekilde parlıyor.

parlak
ganoid
parlak
clever
parlak
sparkling
parlak
sheeny
parlak
splendent
parlak
gay
parlak
grand
parlak
rich
parlak
agleam
parlak
languorous
[die] görkem, heybet, azamet, parlaklık
[Die] glory, majesty, grandeur, brightness
parlak
high gloss
parlak
glıstenıng
parlak
{i} glance
daha fazla parlaklık
(Bilgisayar) more brightness
düşük parlaklık
low lustre
görsel parlaklık
visual magnitude
metalik parlaklık
metallic lustre
parlak
slang dressed fit to kill, sharp-looking
parlak
dazzling
parlak
crowning
parlak
(zekâ) pyrotechnic
parlak
(inci) oriental
parlak
flashy
parlak
fulgurant
parlak
glowing

A bright fire was glowing in the old-fashioned Waterloo stove. - Eski moda Waterloo sobasında parlak bir ateş parlıyordu.

parlak
glossy
parlak
bright, shining, brilliant, gleaming, garish, aglow; successful, bright, brilliant; glorious, glittering
parlak
crystal
parlak
flaming
parlak
wonderful, brilliant, great; successful
parlak
illuminant
parlak
pyrotechnical
parlak
slang attractive but rather effeminate, pretty (youth)
parlak
luminescent
parlak
ardent
parlak
flashily
parlak
fulgent
parlak
bright, brilliant, shining, gleaming, glistening; radiant; luminous
parlak
brightly

The fire was burning brightly. - Ateş parlak bir şekilde yanıyordu.

The sun shone brightly. - Güneş parlak bir şekilde parladı.

parlak
flaring
parlak
aureateaurated
parlak
{s} lustrous
parlak
{s} sunny
parlak
orient
parlak
{s} refulgent
parlak
{s} starry
parlak
argent
parlak
fine
parlak
lightsome
parlak
star

That small star is brightest. - O küçük yıldız en parlaktır.

The sun is the brightest star. - Güneş en parlak yıldızdır.

parlak
fulgid
parlak
satin
parlak
effulgence
parlak
{s} sleek
parlak
{s} polished

If you don't keep the silverware polished, it'll lose its luster. - Gümüş eşyaları cilalı tutmazsan parlaklığını kaybederler.

parlak
{s} vivid
parlak
{s} meteoric
parlak
glitter

This ring has lost its glitter. - Bu yüzük parlaklığını kaybetti.

parlak
{s} loud

He wore a very loud necktie. - Çok parlak bir kravat taktı.

You always wear a loud necktie. - Her zaman parlak bir kravat takıyorsun.

parlak
{s} lambent
satensi parlaklık
silk
yanardöner parlaklık
iridescent lustre
Türkçe - Türkçe
İlgi ve dikkat çekici olma durumu
Bir ışık kaynağının verdiği ışığın, göz gibi bir alıcının üzerinde yaptığı etki
Parlak olma durumu, revnak: "Saçlar, vücut öldükten sonra da bir zaman canlı bir parlaklıkla dalga dalga büyümekte devam ederler."- R. N. Güntekin. İlgi ve dikkat çekici olma durumu
Parlak olma durumu, revnak
Bir ışık kaynağının (yıldızın) verdiği ışığın, alıcı (göz) üzerinde yaptığı etki
cila
nevr
Parlak
celi
Parlak
(Osmanlı Dönemi) SAKIB
Parlak
ruşen
Parlak
ipil
parlak
Parlayan, ışıldayan
parlak
Göze çarpacak kadar başarılı
parlak
Göze çarpacak kadar başarılı: "Birinci İnönü Harbini parlak bir zaferle kazandık."- A. Gündüz
parlak
Temiz ve ışıklı: "Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı / Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı."- F. N. Çamlıbel
parlak
Yüzü güzel (oğlan)
parlak
Temiz ve ışıklı
parlak
Parlayan, ışıldayan: "Siyah, çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu."- H. E. Adıvar
parlaklık