After she had read the letter, she tore it to pieces.
- O mektubu okuduktan sonra, onu parçalara ayırdı.
She tore the letter into pieces.
- O, mektubu parçalara ayırdı.
The repair bill includes parts and labor.
- Tamir faturası parçaları ve işçiliği kapsıyor.
He examined the spare parts one after another.
- Yedek parçaları birer birer inceledi.
There were bits of broken glass on the floor.
- Yerde kırık cam parçaları vardı.
Love isn't a game, so you can't just cherry pick the best bits!
- Aşk bir oyun değildir, bu nedenle sadece en iyi parçaları seçemezsiniz!
He likes to take electric devices apart.
- Elektrikli cihazları parçalarına ayırmayı seviyor.
Unfortunately, the whole thing fell apart.
- Ne yazık ki bütün şey parçalara ayrıldı.
He instantly regretted taking apart the laptop after realizing how many complex components there were inside.
- İçinde ne kadar karmaşık parçalar olduğunu farkettikten sonra dizüstünü söktüğüne anında pişman oldu.
These items are rather hard to obtain.
- Bu parçaları elde etmesi oldukça zordur.
These fragile items must be insured against all risks.
- Kırılabilir bu parçalar bütün risklere karşı sigortalanmalıdır.
Tom cut the pie into six pieces.
- Tom pastayı altı parçaya böldü.
Please write the answer on this piece of paper.
- Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazın.
This factory manufactures automobile parts.
- Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.
Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
- Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
Fadil's body was in pieces.
- Fadıl'ın cesedi parçalar halindeydi.
The tree was sawn in pieces.
- Ağaç parçalar halinde kesilmişti.
Every little bit helps.
- Her küçük parça yardım eder.
When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them.
- Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.
It looks like your hard disk is fragmented.
- Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.
The priceless china shattered into fragments.
- Paha biçilmez porselen parçalara ayrıldı.
Read this passage and translate it into Japanese.
- Bu parçayı okuyup Japonca'ya çevir.
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
He instantly regretted taking apart the laptop after realizing how many complex components there were inside.
- İçinde ne kadar karmaşık parçalar olduğunu farkettikten sonra dizüstünü söktüğüne anında pişman oldu.
Tom cut his sister a piece of cake.
- Tom kız kardeşine bir parça kek kesti.
I tried a piece of cake and it was delicious.
- Bir parça kek tattım ve o lezzetliydi.
He gave him a lump of silver as big as his head.
- Ona kafası kadar büyük gümüş bir parça verdi.
Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.
- Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.
I'd like a large portion, please.
- Lütfen, büyük bir parça istiyorum.
Tom asked for Mary's address and wrote it down on a piece of scrap paper.
- Tom Mary adresini istedi ve onu bir parça kâğıt üzerine not etti.
I wrote down his phone number on a scrap of paper.
- Bir kağıt parçasına onun telefon numarasını not aldım.
That's an item from a famous company.
- Bu ünlü bir şirketten bir parça.
These items are rather hard to obtain.
- Bu parçaları elde etmesi oldukça zordur.
The dough broke up when Tom tried to stretch it.
- Tom onu germeye çalıştığında hamur parçalandı.
Before forks and chopsticks, people usually ate food with a piece of flat bread.
- Çatal ve çubuklardan önce, insanlar genellikle düz bir parça ekmek ile yemek yerdi.
And the servant came and chopped the Tree into little pieces.
- Uşak geldi ve ağacı küçük parçalara ayırdı.
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
There is a limit of two pieces of luggage for each passenger.
- Her yolcu için iki parça bagaj limiti vardır.
Would you slice me a piece of ham, please?
- Bana bir parça jambon dilimler misin?
Tom divided the pie into three equal parts.
- Tom pastayı üç eşit parçaya böldü.
Tom is making spare parts in a car factory.
- Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.
Did you listen to her new song?
- Onun yeni parçasını dinledin mi?
Some scientists think that gravity is made up of particles called gravitons which travel at the speed of light.
- Bazı bilim adamları yer çekiminin ışık hızıyla seyahat eden graviton denilen parçacıklardan yapıldığını düşünüyor.
Gravity is a force of attraction that exists between any two masses, any two bodies, or any two particles.
- Yer çekimi herhangi iki kütle, herhangi iki organ ya da herhangi iki parçacık arasında olan bir çekim kuvvetidir.
There were four pieces of furniture in the room.
- Odada dört parça mobilya vardı.
Give me two pieces of chalk.
- Bana iki parça tebeşir ver.
On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
- Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
Nouns, pronouns, verbs, adjectives, adverbs, articles, prepositions, conjunctions, and interjections are the parts of speech in English.
- İsimler, zamirler, fiiller, sıfatlar, zarflar, makaleler, edatlar, bağlaçlar, ve ünlemler İngilizcede konuşma parçalarıdır.
Tom cut his sister a piece of cake.
- Tom kız kardeşine bir parça kek kesti.
Cutting a cake into equal pieces is rather difficult.
- Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur.
It's clear Tom doesn't have an ounce of humanity.
- Tom'un bir parça insanlığının olmadığı açık.
The United States was once part of the British Empire.
- Amerika Birleşik Devletleri bir zamanlar İngiliz İmparatorluğu'nun bir parçasıydı.
Work is a very important part of life in the United States.
- Çalışma ABD'de hayatın çok önemli bir parçasıdır.
Can you break an apple in half with your bare hands?
- Çıplak ellerinle bir elmayı parçalayabilir misin?
I can rip you apart with my bare hands.
- Seni çıplak ellerimle parçalayabilirim.
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
This is my favorite track on the entire disc.
- Bu, bütün diskteki favori parçam.
Possibly the fossilized tracks belong to animals of the Jurassic period.
- Muhtemelen fosilleşmiş parçalar jura dönemi hayvanlarına aittir.
A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
- Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
I fixed the flashlight using a small tool.
- Ben küçük bir parça kullanarak el fenerini onardım.
Tom has a patch of gray in his hair.
- Tom'un saçında bir parça gri var.
Tom shredded the lettuce.
- Tom marulu parçaladı.
Tom put a bag of shredded cheese into his shopping cart.
- Tom alışveriş sepetine bir kutu parçalanmış peynir koydu.