Please write the answer on this piece of paper.
- Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazınız.
Please write the answer on this piece of paper.
- Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazın.
Death is an integral part of life.
- Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
- Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
Tom hasn't changed a bit since college.
- Tom üniversiteden beri bir parça değişmedi.
When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them.
- Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.
It looks like your hard disk is fragmented.
- Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.
He tried to put the fragments of a broken vase together.
- O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
Read this passage and translate it into Japanese.
- Bu parçayı okuyup Japonca'ya çevir.
He instantly regretted taking apart the laptop after realizing how many complex components there were inside.
- İçinde ne kadar karmaşık parçalar olduğunu farkettikten sonra dizüstünü söktüğüne anında pişman oldu.
Mother divided the cake into three parts.
- Anne pastayı üç parçaya böldü.
Cutting a cake into equal pieces is rather difficult.
- Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur.
Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.
- Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.
He gave him a lump of silver as big as his head.
- Ona kafası kadar büyük gümüş bir parça verdi.
I'd like a large portion, please.
- Lütfen, büyük bir parça istiyorum.
I wrote down his phone number on a scrap of paper.
- Onun telefon numarasını bir kâğıt parçasına yazdım.
I wrote down his phone number on a scrap of paper.
- Bir kağıt parçasına onun telefon numarasını not aldım.
Your item will be shipped as soon as possible.
- Parçanız en kısa sürede gönderilecektir.
These fragile items must be insured against all risks.
- Kırılabilir bu parçalar bütün risklere karşı sigortalanmalıdır.
The dough broke up when Tom tried to stretch it.
- Tom onu germeye çalıştığında hamur parçalandı.
Before forks and chopsticks, people usually ate food with a piece of flat bread.
- Çatal ve çubuklardan önce, insanlar genellikle düz bir parça ekmek ile yemek yerdi.
And the servant came and chopped the Tree into little pieces.
- Uşak geldi ve ağacı küçük parçalara ayırdı.
There is a limit of two pieces of luggage for each passenger.
- Her yolcu için iki parça bagaj limiti vardır.
Read this passage and translate it into Japanese.
- Bu parçayı okuyup Japonca'ya çevir.
Would you slice me a piece of ham, please?
- Bana bir parça jambon dilimler misin?
Tom is making spare parts in a car factory.
- Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.
Mother divided the cake into three parts.
- Annem pastayı üç parçaya böldü.
Did you listen to her new song?
- Onun yeni parçasını dinledin mi?
Some scientists think that gravity is made up of particles called gravitons which travel at the speed of light.
- Bazı bilim adamları yer çekiminin ışık hızıyla seyahat eden graviton denilen parçacıklardan yapıldığını düşünüyor.
I become a transparent eyeball; I am nothing; I see all; the currents of the Universal Being circulate through me; I am part or particle of God.
- Ben saydam bir göz küresi olurum; ben hiçbir şeyim; Ben her şeyi görürüm; Evrensel varlığın akımları beni dolaşır; Ben Allah'ın parçası ya da parçacığıyım.
Cutting a cake into equal pieces is rather difficult.
- Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur.
Give me two pieces of chalk.
- Bana iki parça tebeşir ver.
On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
- Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
Nouns, pronouns, verbs, adjectives, adverbs, articles, prepositions, conjunctions, and interjections are the parts of speech in English.
- İsimler, zamirler, fiiller, sıfatlar, zarflar, makaleler, edatlar, bağlaçlar, ve ünlemler İngilizcede konuşma parçalarıdır.
Tom cut his finger on a piece of glass.
- Tom bir cam parçası ile parmağını kesti.
Tom cut the pie into six pieces.
- Tom pastayı altı parçaya böldü.
It's clear Tom doesn't have an ounce of humanity.
- Tom'un bir parça insanlığının olmadığı açık.
Scotland is part of the United Kingdom.
- İskoçya Birleşik Krallığın parçasıdır.
The Shetland Islands are part of the United Kingdom.
- Shetland Adaları Birleşik Krallığın bir parçasıdır.
Can you break an apple in half with your bare hands?
- Çıplak ellerinle bir elmayı parçalayabilir misin?
I can rip you apart with my bare hands.
- Seni çıplak ellerimle parçalayabilirim.
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
This is my favorite track on the entire disc.
- Bu, bütün diskteki favori parçam.
I found the track of the tire.
- Lastik parçasını buldum.
I fixed the flashlight using a small tool.
- Ben küçük bir parça kullanarak el fenerini onardım.
A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
- Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
Tom has a patch of gray in his hair.
- Tom'un saçında bir parça gri var.
Sami was torn to shreds by a cougar.
- Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.
Tom put a bag of shredded cheese into his shopping cart.
- Tom alışveriş sepetine bir kutu parçalanmış peynir koydu.