They did not break apart easily.
- Onlar kolaylıkla parçalamadı.
The fruit must be finely fragmented, before it can go into the press.
- Meyve prese girmeden önce güzel parçalanmış olmalıdır.
It looks like your hard disk is fragmented.
- Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.
I don't know what's worse: being dismembered or suffocated.
- Hangisi daha kötü bilmiyorum: parçalara ayrılmak veya boğulmak.
Sami dismembered the body.
- Sami cesedi parçaladı.
He tossed the paper into a shredder.
- Kağıdı parçalayıcıya attı.
Sami was torn to shreds by a cougar.
- Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.
He tried to put the fragments of a broken vase together.
- O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.
The priceless china shattered into fragments.
- Paha biçilmez porselen parçalara ayrıldı.