They did not break apart easily.
- Onlar kolaylıkla parçalamadı.
It looks like your hard disk is fragmented.
- Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.
The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
- Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.
Sami dismembered the body.
- Sami cesedi parçaladı.
Fadil began to dismember Layla's body.
- Fadıl, Leyla'nın cesedini parçalamaya başladı.
He tossed the paper into a shredder.
- Kağıdı parçalayıcıya attı.
Sami was torn to shreds by a cougar.
- Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.
The priceless china shattered into fragments.
- Paha biçilmez porselen parçalara ayrıldı.
The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
- Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.