Bana yardım ettiğin için teşekkürler, ahbap.
- Thank you for helping me, pal.
Onun birkaç mektup arkadaşı var.
- She has a few pen pals.
Tom'un Avustralya'da bir kalem arkadaşı var.
- Tom has a pen pal in Australia.
Onlar eski dostlar gibi birbiriyle konuşuyorlardı.
- They were talking together like old pals.
Aynaya bir bak dostum.
- Look in the mirror, pal.
Thirty years or so later, a woman was put to death for stealing the purple pall from his sarcophagus, a strange, crazy crime,.