Bana yardım ettiğin için teşekkürler, ahbap.
- Thank you for helping me, pal.
Onun birkaç mektup arkadaşı var.
- She has a few pen pals.
Jiro Avustralya'daki mektup arkadaşı ile haberleşiyor.
- Jiro communicates with his pen pal in Australia.
Hey, dostum, sen ne düşündüğümü düşündüğünü düşündüğümü düşünüyor musun yoksa ne düşündüğümü düşündüğünü mü düşünüyorsun? Bekle, her neyse sen kimsin?
- Hey, pal, are you thinking what I think you think I'm thinking, or are you thinking what you thought I've been thinking? Wait, who are you anyway?
Onlar eski dostlar gibi birbiriyle konuşuyorlardı.
- They were talking together like old pals.
Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
- The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
Bireysel özgürlüklere saygılı olmalıyız.
- We must respect individual liberty.
Ne! Sen hâlâ o adamla birlikte misin? ve biz cevaplarız: Ne yapabilirim! Onu seviyorum!
- What! You're still with that guy? and we answer: What can I do! I LOVE him!
İş yerindeki adamların karının seni başka bir kadın için terk ettiğini duyuncaya kadar bekle.
- Wait till the guys at work hear that your wife left you for another woman.
Tom öyle herifleden nefret eder.
- Tom hates guys like that.
Hadi yakalayalım şu herifi.
- Come on let's catch that guy.
Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.
- You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
- The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
Gerçek dostluk paha biçilmezdir.
- True friendship is priceless.
Benim en iyi dostum bir kitaptır.
- My best friend is a book.
O hiç centilmen değil.
- He is not at all a gentleman.
O gerçek bir centilmen.
- He is a real gentleman.
Bir bireyin hakları ve sorumlulukları vardır.
- An individual has rights and responsibilities.
Bireysel özgürlüklere saygılı olmalıyız.
- We must respect individual liberty.
İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım.
- I met a certain gentleman at the station.
Sir Harold kibar bir İngiliz beyefendisi.
- Sir Harold is a fine English gentleman.
Biz rakibiz, ortak değil.
- We're competitors, not partners.
Bir ortaklık kurmayı kararlaştırdılar.
- They agreed to form a joint partnership.
Biraz şarap içelim mi, ahbap?
- Are we gonna get some wine, dude?
Parti harikaydı ahbap.
- That party was great, Dude.
Onu izlesen iyi olur, ahbap.
- You'd better watch it, buddy.
TV'nin çocuklar için kötü olduğunu düşünüyor musun?
- You think that TV is bad for kids?
Çocukken pamuklu şekerin ve bulutların benzer olduklarını düşünürdüm.
- When I was a kid, I used to think that fairy floss and clouds were alike.
İnsanın iki ayağı vardır.
- The man has two feet.
Bugün, bir sürü insan işsiz kalma konusunda endişeleniyor.
- Today, many people worry about losing their jobs.
Michael bir erkek adıdır ama Michelle bir bayan adıdır.
- Michael is a man's name but Michelle is a lady's name.
Kaç tane erkek kardeşin var?
- How many brothers do you have?
Karthik bir delikanlıdır.O iyi bir delikanlıdır.
- Karthik is a boy. He is a good boy.
Parkta bir sürü delikanlı çalışıyor.
- A lot of boys are running in the park.
Süngerbob ve Patrick arkadaştır.
- Spongebob and Patrick are friends.
Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
- My university friend is against terror.
Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir öykü vardı.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
Küçük oğlan hayvanat bahçesinde.
- The little boy is at the zoo.
Ağacın altında bazı erkek çocukları var.
- There are some boys under the tree.
Odada kaç tane erkek çocuk var?
- How many boys are there in the room?
Tom asla benim eşim değildi.
- Tom was never my partner.
Güvercinler ömür boyu aynı eşle kalırlar.
- Pigeons stay with the same partner for life.
Toplum ve birey birbirinden ayrılamazlar.
- Society and the individual are inseparable.
Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.
- If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser.
Acını hissediyorum, arkadaş.
- I feel your pain, buddy.
Dan, ortaklarına yalan söyledi.
- Dan lied to his associates.
Şirket birleşmeler ve diğer fırsatlar üzerinde çalışmak için 25 yeni ortak ekledi.
- The firm has added 25 new associates to work on mergers and other deals.
O benim iş arkadaşımdır.
- He is my working mate.
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
Onun kişisel bir konuşma tarzı vardı.
- She had an individual style of speaking.
Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
- Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
Benim küçük erkek kardeşim on iki yaşında.
- My kid brother is twelve.
Neden kankam bir geri zekalı?
- Why is my buddy an idiot?
O, Amerikalı bir beyefendi değil mi?
- Isn't he an American gentleman?
İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım.
- I met a certain gentleman at the station.
Sanırım Tom siz arkadaşlarıyla iki gece peş peşe takılmak istemiyordu.
- I think Tom didn't want to hang out with you guys two nights in a row.
Siz çocuklar takılmak istemez misiniz?
- Don't you guys hang out?
Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
- The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
O, güzel bir arkadaş gibi görünüyor.
- He seems to be a nice fellow.
Büyük bir hata yaptın, kardeş.
- You made a big mistake, buddy.
Tom gibi insanlarla arkadaşlık etmem.
- I don't associate with people like Tom.
O gerçekten bir arkadaş değil, sadece bir tanıdık.
- He is not really a friend, just an acquaintance.
Onun birçok tanıdıklar ancak birkaç arkadaşı var.
- He has many acquaintances but few friends.
Avustralya'da bir mektup arkadaşım var.
- I have a pen pal in Australia.
Alejandra İtalya'daki mektup arkadaşına yazdı.
- Alejandra wrote to her pen pal in Italy.
Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
- Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
Bay Johnson dikkatsiz yönetimi nedeniyle kaybedilen para miktarı hakkında endişe ediyordu.
- Mr Johnson was concerned about the amount of money that was being lost because of careless management.
Dr. Hellebrandt bu mükemmel üniversitede yardımcı doçenttir.
- Dr. Hellebrandt is an associate professor in that excellent university.
O, benim iş ortağımdı.
- He was my business associate.
Tom sadece bir iş ortağı.
- Tom is just a business associate.
Biz politikacıları iki yüzlülük ile ilişkilendirmek eğilimindeyiz.
- We tend to associate politicians with hypocrisy.
Üç iştirakçi yeni bir şirket kuracak.
- The three associates will set up a new company.
Tom Mary'nin o kadar cana yakın olacağını ummuyordu.
- Tom didn't expect Mary to be so friendly.
Adanın sakinleri cana yakındır.
- The inhabitants of the island are friendly.
Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır.
- My boyfriend is smart, handsome, and friendly too.
Konuşacak yakın arkadaşları yok.
- He has no close friends to talk with.
Tekil atomlar, molekülleri oluşturmak için diğer atomlarla birleşebilirler.
- Individual atoms can combine with other atoms to form molecules.
Ben gençken, bir çocuğun sahip olabileceği en modern şey, bir transistör radyoydu.
- When I was young, the hippest thing a kid could own was a transistor radio.
Daha genç çocuklarla uğraşmayın.
- Don't pick on younger kids.
Lütfen beni güldürme. Dün bir sürü mekik çektim ve mide kaslarım ağrıyor.
- Please don't make me laugh. I did too many sit-ups yesterday and my stomach muscles hurt.
Bir erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer.
- The way to a man's heart is through his stomach.
El ile sürebilir misin?
- Can you drive manual?
Onlar karı kocaymış gibi davranıyorlar.
- They pretend to be man and wife.
Rahip onları koca ve karı ilan etti.
- The priest pronounced them man and wife.
Hiç kimse tam olarak kaç kişinin kendilerini hippi kabul ettiklerini bilmez.
- No one knows exactly how many people considered themselves hippies.
Hiç kimse kaç kişi öldüğünden emin değildi.
- No one is sure how many people died.
Ben sadece Zürih'e taşındım ve birçok şeyi yapmaktan zevk alıyorum.
- I have just moved to Zurich and enjoy doing many things.
Bu vakitten sonra adam ve karısı birlikte o kadar mutlu yaşadılar ki onları görmek bir zevkti.
- From this time the man and his wife lived so happily together that it was a pleasure to see them.
Bay Hawk nazik bir beyefendidir.
- Mr. Hawk is a kind gentleman.
Gerçek bir beyefendi bir bayanı bekletmemeli.
- A true gentleman must not keep a lady waiting.
Yaşlı adam odasında öldü.
- The old person died in their room.
Tom sempatik bir adam.
- Tom is a likeable person.
Vay be, bu cümle de amma tantana kopardı.
- Boy, that sentence sure caused a kerfuffle.
Sami dostu olan itfaiyecilerle takılıyordu.
- Sami hanged out with his fellow fire fighters.
Böyle bir adamla tartışılmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.
- He ought to know better than to quarrel with such a fellow.
Şu adam doğruyu yanlıştan ayıramaz.
- That fellow can't tell right from wrong.
Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
- You're a gentleman and a scholar.
Adamı örnek bir beyefendi olarak tanımladı.
- He described the man as a model gentleman.
Bütün adamlar onunla alay ettiler.
- The guys all made fun of him.
Bugünlerde, müşteri hizmetlerinde deneyimi olan kişiler arıyoruz.
- We are currently looking for individuals who have experience in customer service.
Her kişi bir bireydir.
- Every person is an individual.
Tekil atomlar, molekülleri oluşturmak için diğer atomlarla birleşebilirler.
- Individual atoms can combine with other atoms to form molecules.
Her insan bir bireydir.
- Each human being is an individual.
Sağlıklı olan adam sağlığın değerini bilmez.
- A healthy man does not know the value of health.
Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
- The old man was hard of hearing.
Barın önünde çok sayıda acayip kılıklı tipler takılıyordu.
- Several guys were hanging around in front of the bar.
Ben o tip adam değilim.
- I'm not that type of guy.
Sık sık siyahı ölümle ilişkilendiririz.
- We often associate black with death.
Biz özgürlük dediğimizde onu Lincoln ile ilişkilendiriyoruz.
- When we say liberty, we associate it with Lincoln.
Which of these phrases do you associate with the pictures?.
O Bill ile işbirliği yapmak istemiyor.
- She doesn't like to associate with Bill.
Tom nihayet eşcinsel olduğunu itiraf ettiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
- Tom sonunda kabullenmeye karar verdiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
Nihayet doktorun sekreteri Tom'un adını seslendi.
- Sonunda doktorun sekreteri Tom'un ismini çağırdı.
John plans to pal around with Joe today.
See.
He looked like an innocent child, smiling, wide-eyed, his cheeks plump and rosy, defying the object of his insults to take offence. For they were insults, Guy was in no doubt about that. Leonora's brother was implying that his name was far too upper-class for its possessor.
An associate member of the club.
She associates with her coworkers on weekends.
An associate editor.
Don't boy me!.
I like the boy.''.
Dost thou call me fool, boy?.
Here, boys, heel; yes, Bobby, show the puppies how, good boy!.
Steve is a boy of 16.
That's my boy.
When the 'dipenda' (independence movement) in Belgian Congo turned violent, the white colonisators' often materially privileged black domestic boys were mistrusted and often abused as collaborators.
Boy, I wish I could go to Canada!.
Me and my boy grew up together in Southside.
Hey, buddy, I think you dropped this.
They have been buddies since they were in school.
drinking buddies.
Dude don't know what's good for him.
I’m not a friend of cheap wine.
You’d better watch it, friend.
To make a function be a friend to a class, the reserved word friend precedes the function prototype.
One of the most used features of MySpace is the practice that is nicknamed friending. If you friend someone, then that person is added to your MySpace friends list, and you are added to their friends list.
Lo sluggish Knight the victors happie pray: / So fortune friends the bold .
Latrobe had extensive dealings with Jefferson, the most prominent gentleman-architect in the United States.
I wonder what those guys are doing with that cat?.
The dog's left foreleg was broken, poor little guy.
This guy, here, controls the current, and this guy, here, measures the voltage.
Terry Kilmartin , applauded for every ‘um’ and ‘ah’, knew that he was being guyed and had the charm to make it funny.
Jane considers that guy to be very good looking.
As we can't print them all together, the individual pages will have to be printed one by one.
individual personal pension; individual cream cakes.
I walked the length of the street.
- Cadde boyunca yürüdüm.
Our boat won by two lengths.
- Teknemiz iki boyla kazandı.
The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing.
- Bu tartışma titiz ve tutarlı ama sonuçta inandırıcı.
So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
- Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
I just bought the latest version of this MP3 player.
- Ben az önce bu MP3 çaların en son sürümünü satın aldım.
Kelly's latest book appeared last week.
- Kelly'nin son kitabı geçen hafta çıktı.
The last straw breaks the camel's back.
- Devenin belini kıran son saman çöpü.
Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
- Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
What is the average height of the players?
- Oyuncuların boy ortalaması nedir?
Tom and Jim are the same height.
- Tom ve Jim aynı boydalar.
Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
- Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
Finally we have learned the truth.
- Sonunda,gerçeği öğrendik.
The Gauls are close to the Germanic tribes.
- Galyalılar, Germen boylarına yakındır.
Those tribes inhabit the desert all year round.
- O kabileler tüm yıl boyunca çölde yaşarlar.
He went to the store at the last minute, just before it closed.
- O, tam kapanmadan önce, o son dakikada dükkâna gitti.
It was clear to everyone that the vote would be close.
- Seçim sonucunun yakın olacağı herkes tarafından biliniyordu.
It's difficult to visualize four dimensions.
- Dört boyutluları görselleştirmek zordur.
What are the dimensions of the room?
- Odanın boyutları nedir?
It is important to recognize the extent of one's ignorance.
- Birinin cehaletinin boyutunu bilmek önemlidir.
Dan doesn't know the extent of Linda's criminal history.
- Dan, Linda'nın suç tarihinin boyutunu bilmiyor.
I am not a dwarf. I am of short stature.
- Ben cüce değilim. Kısa boyluyum.
Tom was small in stature.
- Tom boy olarak küçüktü.
I have a full-length mirror in my bedroom.
- Yatak odamda bir boy aynası var.
Tom stood in front of a full-length mirror, looking at himself.
- Tom kendisine bakarak bir boy aynasının önünde durdu.
Your book is double the size of mine.
- Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.
My dog is almost half the size of yours.
- Benim köpeğim neredeyse boyunuzun yarısı kadar.
Tom figured it would take him a full day to finish painting the garage.
- Tom garajı boyamayı bitirmenin onun bir gününü alacağını düşündü.
I wish I could figure out how to get my car painted without paying a lot of money.
- Keşke çok para ödemeden arabamı nasıl boyatacağımı bulabilsem.
The conclusion reached by a study is People who think their feet are smelly, have smelly feet; people who think they aren't, don't.
- Bir çalışma ile ulaşılan sonuç ayaklarının pis koktuğunu düşünen insanların kötü kokan ayakları vardır; ayaklarının kötü kokmadığını düşünen insanların yoktur.
Only after a long dispute did they come to a conclusion.
- Ancak uzun bir tartışmadan sonra bir sonuca vardılar.
If your baby is prone to rashes, you may want to apply diaper cream, powder, or petroleum jelly after cleaning your baby's bottom.
- Bebeğiniz pişiklere eğilimli ise, bebeğinizin altını temizledikten sonra bebek bezi kremi, toz veya vazelin uygulamak isteyebilirsiniz.
Tom found the wallet he thought he'd lost after searching the house from top to bottom.
- Evi baştan aşağı aradıktan sonra Tom, kaybettiğini düşündüğü cüzdanı buldu.
A few minutes after he finished his work, he went to bed.
- İşini bitirdikten birkaç dakika sonra, o yatmaya gitti.
I'll come over after I finish the work.
- İşi bitirdikten sonra uğrayacağım.
He took care of the business after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra işle ilgilendi.
He was the only recourse for his family after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra ailesi için baş vurulacak tek kişiydi.
The first minutes after a heart attack are crucial.
- Bir kalp krizinden sonra ilk dakikalar çok önemlidir.
Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.
Love is above money. The latter can't give as much happiness as the former.
- Sevgi paranın üstündedir. Sonraki önceki kadar çok mutluluk veremez.
The last witness sealed the prisoner's fate.
- Son tanık mahkûmun kaderini belirledi.
What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
- Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
The room looks different after I've changed the curtains.
- Perdeleri değiştirmemden sonra oda farklı görünüyor.