Tom got an acting job in Hollywood.
- Tom Hollywood'ta bir oyunculuk işi aldı.
The acting in that movie was very good.
- O filmdeki oyunculuk çok iyiydi.
These games are listed under the adult category.
- Bu oyunlar yetişkin kategorisi altında listelenmiş.
Soccer is an old game.
- Futbol eski bir oyundur.
The playground is divided into three areas by white lines.
- Oyun alanı, beyaz çizgiler tarafından üçe bölünmüş.
Resident Evil 4 is one of the best games I have ever played.
- Resident Evil 4 şu ana kadar oynadığım en iyi oyunlardan biridir.
The coach had a one-on-one discussion with each player to evaluate his performance on the field.
- Koç'un onun saha performansını değerlendirmek için her oyuncuyla bire bir görüşmesi vardı.
The game's outcome hangs on his performance.
- Oyunun sonucu onun performansına bağlı.
Her acting is on the level of a professional.
- Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
Not everyone thought she was a great actress.
- Herkes onun büyük bir oyuncu olduğunu düşünmüyordu.
I believe it's all a hoax.
- Bunun hepsinin bir oyun olduğuna inanıyorum.
Mike played a bad trick on his brother.
- Mike erkek kardeşine kötü bir oyun oynadı.
Jack played a dirty trick on me.
- Jack bana kirli bir oyun oynadı.
Her acting is on the level of a professional.
- Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
Jane has been acting in films since she was eleven.
- On bir yaşından beri, Jane filmlerde oyunculuk yapıyor.
I am playing a browser game.
- Bilgisayar oyunu oynuyorum.
When I was playing video games in the living room, Mother asked me if I would go shopping with her.
- Oturma odasında video oyunları oynarken annem bana onunla birlikte alışverişe gidip gitmeyeceğimi sordu.
Climbing that mountain was a piece of cake.
- O dağa tırmanmak çok oyuncağıydı.
The toy seller was very friendly.
- Oyuncak satıcısı çok samimiydi.
That toy is selling like hot cakes.
- O oyuncak çok satılıyor.
Stop playing pranks on me!
- Bana oyun oynamayı kes!
I'll show you how this game is played.
- Bu oyunun nasıl oynandığını sana göstereceğim.
The Comédie Française is the theater that shows Molière's plays.
- Comédie Française, Molière'in oyunlarını gösteren tiyatrodur.
He knows many folk dances.
- O birçok halk oyunu biliyor.
I enjoy playing doubles with Tom.
- Tom'la teniste çiftli oyun oynamaktan hoşlanıyorum.
Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place.
- Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.