Veri açığının üstesinden gelmek için, basit bir yöntem geliştirdim.
- In order to overcome the data gap, I developed a simple methodology.
O, bir sürü engelin üstesinden gelmek zorundaydı.
- He had to overcome a lot of obstacles.
Birçok zorluğun üstesinden gelmek zorundayız.
- We have to overcome many difficulties.
Öncüler bir dizi engelin üstesinden geldiler.
- The pioneers have overcome a series of obstacles.
Utangaçlığımı atlatmaya çalıştım, ama boşuna.
- I have tried to overcome my shyness, but to no avail.