Onu mahcup etmek istemiyorum.
- We don't want to overwhelm him.
Onları mahcup etmek istemiyorum.
- We don't want to overwhelm them.
Ezici bir çoğunluk acımasız cezanın kaldırılması için oy kullandı.
- An overwhelming majority voted to abolish the brutal punishment.
Günlük yaşam, yoğun, telaşlı ve bazen ezici olabilir.
- The daily life can be busy, hectic and sometimes overwhelming.
Tom kendini kaybetmiş hissetti.
- Tom felt overwhelmed.
Bunun ne kadar karşı konulmaz olabileceğini biliyorum.
- I know how overwhelming it can be.
The dinghy was overwhelmed by the great wave.
Joy overwhelmed her when she realized that she had won a million dollars.
... not to overwhelm all of those other things. ...
... overwhelm those servers. ...