Köpek çitin üzerinden bahçeye atladı.
- The dog jumped over the fence into the garden.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
O, pijamasının üstüne kaftan giydi.
- He wore a robe over his pajamas.
Hızlı kahverengi tilki tembel kahverengi köpeğin üstüne atladı.
- The quick brown fox jumped over the lazy brown dog.
Her şey bitmiş sayılmaz.
- It ain't over till it's over.
1920 yazına doğru Kızıl Panik bitmişti.
- By the summer of 1920, the Red Scare was over.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
Doksan yıldan fazla yaşamak hiç ender değildir.
- It is not rare at all to live over ninety years.
Oğlunun ölümü üzerine ağladı.
- She wept over her son's death.
Kızının ölümü üzerine ağladı.
- He wept over his daughter's death.
Köprünün üstünde giden trene bak.
- Look at the train going over the bridge.
Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.
- Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
O, çok fazla iyimser bir bakış.
- That's an overly optimistic view.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
Zürafa yüzemez çünkü ağırlık merkezi çok yukarıda olduğundan baş aşağı döner.
- The giraffe cannot swim because its centre of gravity is so high that it would topple over.
Ocak ayında ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre % 20 yukarıdaydı.
- Exports in January were up 20% over the same period of last year.
Onu iyice düşünmem için bana biraz zaman ver.
- Give me some time to think it over.
Satın almadan önce evi iyice inceledik.
- We went over the house thoroughly before buying it.
Onu yapmamanı sana tekrar tekrar söyledim.
- I've told you over and over again not to do that.
Delegeler tekrar tekrar oy kullandı.
- Delegates voted over and over again.
Sen bu iş için gereğinden fazla niteliklisin.
- You're overqualified for this job.
Bu iş için gereğinden fazla kalifiye olduğumu söylediler.
- They said I'm overqualified for that job.
Tom şapkasını gözlerinin üzerine aşağıya indirdi.
- Tom pulled his cap down over his eyes.
Hatalarına bir daha asla göz yummayacağım.
- I'll never overlook your mistakes again.
Fadıl'ı bir daha kaybetmek istemiyorum.
- I don't want to lose Fadil all over again.
En zor bölüm şimdi bitti.
- The hardest part is over now.
Bölüm 14'ü okumanız gerekiyordu. O sizin hafta sonu boyunca ev ödevinizdi.
- You were supposed to read Chapter 14. That was your homework over the weekend.
Ben eminim Tom onun üstünden aşacak.
- I'm sure Tom will get over it.
Tom onun üstünden geçecek.
- Tom will get over it.
Öğretim yılı bitmek üzere.
- The school year is almost over.
Toplantı nerdeyse bitmek üzere.
- The meeting is almost over.
Tom her yere baktı ama gizli kapıyı bulamadı.
- Tom looked all over, but he couldn't find the secret door.
Bir taşa takıldım ve yere düştüm.
- I tripped over a stone and fell to the ground.
Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.
- What with overwork and poor meals, she fell ill.
Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.
- The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place.
Nalokson morfin türevi ilaçların aşırı dozunun etkilerini tersine çevirebilen hayat kurtarıcı bir ilaçtır.
- Naloxone is a life-saving drug that can reverse the effects of an opioid overdose.
Lech Wałęsa 1980'de tersane çitinin üzerinden atladı.
- Lech Wałęsa jumped over the shipyard fence in 1980.
O otuzu aşkın olamaz; o hâlâ yirmili yaşlarda olmalı.
- She can't be over thirty; she must still be in her twenties.
Dünyada 2,500'ü aşkın yılan türü bulunmaktadır.
- There are over 2,500 types of snakes in the world.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
Nalokson morfin türevi ilaçların aşırı dozunun etkilerini tersine çevirebilen hayat kurtarıcı bir ilaçtır.
- Naloxone is a life-saving drug that can reverse the effects of an opioid overdose.
Tom şimdi baştan başa sözleşmeyi okuyor.
- Tom is reading over the contract right now.
300'ü geçkin insan tutuklandı.
- Over 300 people were arrested.
Kate örtüyü masanın üstüne yaydı.
- Kate spread the cloth over the table.
Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.
- Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
Kahvaltıdan kalan sütü içtim.
- I drank the milk that was left over from breakfast.
Ulus devletlerin varlığı, dünya'nın geri kalanında Avrupa'ya büyük bir avantaj sağladı.
- The existence of nation-states gave Europe a great advantage over the rest of the world.
Babam hava yoluyla dünyanın her yerine seyahat etti.
- My father traveled all over the world by air.
Giysilerini zeminin her yerine bırakmaktan vazgeç.
- Stop leaving your clothes all over the floor.
Tom Mary'nin onun hakkında konuştuklarına kulak misafiri oldu.
- Tom overheard Mary talking about him.
Artık onun hakkında konuşmayalım.
- Let's not go over that again.
Dünyanın her yerinden insanlar İngilizcenin öğrenmek için zor olduğunu söylüyorlar.
- People from all over the world say that English is difficult to learn.
Dünyanın her yerinden binlerce insan, NASA astronotu olmak için başvuruyor.
- Thousands of people from all over the world apply to become NASA astronauts.
Yine de, savaş bitmedi.
- Still, the war was not over.
Sami onu tekrar tekrar yineliyordu.
- Sami was repeating that over and over.
Baştan sona kapıyı beyaza boyadı.
- He painted the door over white.
Teslim etmeden önce kağıdını baştan sona oku.
- Read over your paper before you hand it in.
Soğuk algınlığımı atlatmam bir aydan daha fazla zamanımı aldı.
- It took me more than one month to get over my cold.
Tom Mary'ye geçen altı ay içinde 34,000 dolardan daha fazla verdiğini hesapladı.
- Tom calculated that he had given Mary over 34,000 dollars in the past six months.
Devralmak istiyor musun?
- Do you want to take over?
Babasının işini devralmak istiyor.
- He wants to take over his father's business.
Soğuk algınlığımı atlatmak bir haftamı aldı.
- It took me a week to get over my cold.
Soğuk algınlığımı atlatmak uzun zamanımı alacak.
- It'll take me a long time to get over my cold.
Bu yeni baştan oluyor.
- It's happening all over again.
Japoncam için faydalı olacak güzel bir yazı hazırlamaya çalıştım, ama öğretmenim yazıda epey yanlışlar olduğunu ve yeni baştan yazmam gerektiğini söyledi.
- I have attempted to create a good essay which utilizes my Japanese, but my professor said that much of it was incorrect and that I have to do it all over again.
O, onu tekrar açıkladı.
- She explained it over again.
Ben onu tekrar yapmak zorunda mıyım?
- Do I have to do it over again?
Fadıl'ı bir daha kaybetmek istemiyorum.
- I don't want to lose Fadil all over again.
Ben odayı terk etmek zorunda kalıncaya kadar aynı plağı üst üste çalmaya devam etti.
- He kept playing the same record over and over until I had to leave the room.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
Ben orada bir masa istedim.
- I asked for a table over there.
Buraya gelip bana yardım eder misin?
- Can you come over here and help me?
Silahını buraya fırlat.
- Toss your gun over here.
Buraya gel ve bize katıl.
- Come over here and join us.
Hey, lütfen bana burada yardım eder misin?
- Hey, could you give me a hand over here, please?
Henüz yaşlanmış değilim.
- I'm not over the hill yet.
Orada karşıda bir kahvehane var.
- There is a coffee shop over there.
Tom'un arabası karşıda park edilmiştir.
- Tom's car's parked over there.
When a class is overenrolled, you may ask the instructor to force-add you.
An over-reliance on logic kills of ideas before they have a chance to develop.
O defalarca masum olduğunu söyledi.
- She repeated over and over that she was innocent of the crime.
Onu tekrar yapmaman için seni defalarca uyardım.
- I've warned you over and over again not to do it.
Onu yapmamanı sana tekrar tekrar söyledim.
- I've told you over and over again not to do that.
Delegeler tekrar tekrar oy kullandı.
- Delegates voted over and over again.
İlk başta birbirimizi hiç tanımıyorduk. Zamanla birbirimizi tanıdık.
- At first, we weren't familiar at all. Over time we got to know each other.
Şeyler zamanla değişir.
- Things change over time.
Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
- Tom had to write the report all over again.
Yeniden başlamak zorundayız.
- We have to start over again.
Açıkçası, ben fazlaca endişeli değilim.
- Frankly, I'm not overly concerned.
Bu dersin bitmesine 10 dakika kaldı.
- This class will be over in ten minutes.
Aramızdaki her şeyin biteceğini söyledi.
- She said everything will be over between us.
she will get well over time - zaman içerisinde iyileşecek.
Aşırı derecede yorgun değildim.
- I wasn't overly tired.
Korkarım ki senin çevirin aşırı derecede kelimesi kelimesine.
- I am afraid your translation is overly literal.
Over meatloaf and mashed potatoes (being careful not to talk with his mouth full), Stanley told about his adventure.
The latest policy was over-conservative.
Let's go over scene 3 from the top.
I think I’m over my limit for calories for today.
Let's walk over the hill to get there.
Sales are down this quarter over last.
How do you receive? Over!.
He bent over to touch his toes.
Climb up the ladder and look over .
Can I sleep over?.
I'll bring over a pizza.
standard cash count forms used to record the count and any overs or unders.
I lost my paper and I had to do the entire assignment over.
four over two equals two over one.
He is finally over his ex-girlfriend.
I moved over to make room for him to sit down.
The show is over.
There is a roof over the house.
There is a bridge over the river.
I prefer the purple over the pink.
The quick brown fox did not jump over the lazy dog.
- The quick brown fox didn't jump over the lazy dog.
The quick brown fox didn't jump over the lazy dog.
- The quick brown fox did not jump over the lazy dog.
Ford had the U.A.W. over a barrel; if it failed to sign by midnight, the U.A.W. would be forced to give up its union shop.
The children loved the slide, and they went on it over and over until it got dark outside.
Mom: Over my dead body!.
I’m in over my head on this project. Can you help?.
This is way over my head. Can you explain it more simply?.
He just shot a spectacularly over his head round of golf and beat all of us.
Mrs. Joiner is over the hill.
Winemakers are over the moon to be able to showcase the individual nuances within their vineyards.
Myers went over the top in the clubhouse, berating a reporter who questioned Myers' terminology.
The men were sent over the top to their certain death.
Only one piece that came in over the transom appears in this issue.
The worked into the night and sent an associate to make an over-the-transom filing.
Now, over to our man in Tokyo for an on-the-spot report.
The building's architect failed to account for natural light availability and specified more lighting fixtures than needed, resulting in over-illumination and leading to increased headache incidence for some building occupants.
When he sent me flowers and a note, I was over the moon.
... Over the next two billion years, life becomes more complex. ...
... mysticism that swept over this region ...