Tom, Mary ile birlikte her çıkışında her zaman hesabı ödemek zorunda kalmaktan usandı.
- Tom became tired of always having to pay the bill every time he went out with Mary.
Bu sorundan bir çıkış yolu bulmam gerek.
- I need to find a way out of this problem.
Tom yarın gece Mary'yi dışarı çıkarmak istiyor.
- Tom wants to take Mary out tomorrow night.
Tom, köpeğini dışarı çıkarmak için kapıyı açtı.
- Tom opened the door to let his dog out.
Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.
- Most young adults enjoy going out at night.
Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
- Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
Ölüm tek çıkar yol mu?
- Is death the only way out?
Bir çıkar yol bulmam lâzım.
- I need to find a way out.
Biz hâlâ onu çözümlüyoruz.
- We're still sorting it out.
Bir çözüm bulmaya çalışıyorum.
- I'm trying to figure out a solution.
Onu kovmaktan başka seçeneğim yoktu.
- I had no choice but to throw him out.
Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.
- Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.
Belki içerde kalsam daha iyi olur. Hava böyleyken kim dışarı çıkmak ister?
- Maybe it would be better if I were to just stay inside. Who wants to go out when the weather's like this?
Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?
- Daddy, may I go out and play?
Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
- Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
- Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.
- I'm going to go out this afternoon.
Bu kısır döngüden kurtuluş görülmüyor.
- There seems to be no way out of this vicious circle.
Tom arabasını kardan kazıp çıkarmak zorunda kaldı.
- Tom had to dig his car out of the snow.
Jim son üç haftadır beni akşam yemeğine çıkarmak için çalışıyor.
- Jim has been trying to take me out to dinner for the last three weeks.
Senin cep telefonunu ödünç alabilir miyim? Benimkinin pili bitmiş.
- Could I borrow your cell? Mine ran out of energy.
Canım, süpermarkete gitmemiz lazım. Sütümüz bitmiş.
- Sweetheart, we need to go to the supermarket. We ran out of milk.
Bütün dikkatimi dışarıdaki manzaraya yöneltti.
- He addressed my full attention to the landscape outside.
Tom dışarıdaki insanların sesini duyabildi.
- Tom could hear the sound of people outside.
Onu dışarı atmak istemiyordum.
- I didn't want to throw that out.
Eşyaları dışarı atmak zordur.
- It's hard to throw things out.
O, yürüyüşten önce hiçbir şey yememişti, bayılmak üzereydi.
- Because he hadn't eaten anything before the hike, he was about to pass out.
Ben bayılmak istemiyorum.
- I don't want to pass out.
Çaresine bakmanı istiyorum.
- I want you to figure that out.
Bunun nasıl yapılacağını öğrenmek için yalnız bir çare var. Bunu Tom'a sor.
- There's only one way to find out how to do that. Ask Tom.
Gıdaları bakterilerden uzak tutmalıyız.
- We need to keep bacteria out of food.
O, gözden uzak bir yere sözlüğünü sakladı.
- He hid his dictionary out of sight.
Başka bahanen kalmadı.
- You're out of excuses.
Son birkaç gündür Jane sessiz ve keyifsizdir.
- For the past few days Jane has been quiet and out of humor.
Ev dahili ve harici temizlendi.
- The house was cleaned inside and out.
Bu başka bir olasılığı tamamıyla dışlamaz.
- This doesn't entirely rule out another possibility.
Kazananın adını bağırarak söyledi.
- He called out the name of the winner.
O, bağırarak yardım istedi.
- He called out for help.
Ben bütünüyle aşırı heyecanlanmıştım.
- I totally freaked out.
Sen bütünüyle onları dehşete düşürdün.
- You totally freaked them out.
Bu ayakkabıların modası geçmiş.
- Those shoes are out of date.
Onun zaten modası geçmiş.
- It's already out of fashion.
Kardeşlerin her ikisi de dışarıdalardı.
- Both the brothers were out.
Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?
- Could we have a table outside?
Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
- Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
Hoşça kal demeden nasıl kapıdan çıkıp gidebildin?
- How could you just walk out the door without saying goodbye?
Allah aşkına beni buradan çıkarın.
- For God's sake, get me out of here!
Fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusunu seviyorum.
- I like the smell of bread just out of the oven.
Sami bu konuyu açığa çıkardı.
- Sami found out about this.
Sır resmi olarak açığa çıktı.
- The secret is officially out.
O, genç adamı aklından çıkarmaya çalıştı ama bu olanaksızdı.
- She tried to put the young man out of her mind, but it was impossible.
Ne yazık ki yapmamı istediğin şey olanaksız.
- I'm afraid what you're asking me to do is out of the question.
Ev, yangın çabuk söndürüldüğü için fazla zarar görmedi.
- The house did not suffer much damage because the fire was quickly put out.
Tom daha önce Mary'yi John'la birlikte birden fazla ortamda görmüştü ve sonunda onların birbirlerini gördüklerini anladı.
- Tom had seen Mary with John on more than one occasion before and finally figured out that they were seeing each other.
Tom neredeyse yüksek sesle kahkaha atacaktı.
- Tom nearly laughed out loud.
Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
- I felt an impulse to cry out loud.
Tom'un mazereti kontrol edildi.
- Tom's alibi checked out.
Mazeretlerin tükendi.
- You're out of excuses.
Tom, açık hava sporlarına büyük ilgi duymuyor.
- Tom doesn't have much interest in outdoor sports.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
- When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
Onun elbiseleri yıpranmış.
- His clothes are worn out.
O, çok çalışmaktan yıpranmıştı.
- She was worn out from overwork.
Tom neredeyse yüksek sesle kahkaha atacaktı.
- Tom nearly laughed out loud.
Duvar köpekleri dışarıda tutacak kadar yüksek değildi.
- The wall wasn't high enough to keep dogs out.
Tom bugün daha çok hasta.
- Tom is out sick today.
Onun hakkında daha çok şey öğrenelim.
- Let's find out more about him.
Benzininiz kalmamış gibi görünüyorsunuz.
- You seem to be out of gas.
Bir zamanlar bir best seller olan bu kitabın artık baskısı kalmamış.
- This book, which was once a best seller, is now out of print.
Herkes, evimden defolun.
- Everybody, get out of my house.
En iyisi buradan defol.
- You'd better get out of here.
Lütfen doğrudan güneş ışığından uzakta, serin ve kuru bir yerde saklayın.
- Please store in a cool and dry place, out of direct sunlight.
Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
- With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
Polis bize köprünün işe yaramaz olduğunu söyledi.
- The police told us the bridge was out.
Plan işe yaramazsa ne olacak?
- What if the scheme doesn't work out?
O, adeta, sudan çıkmış balık gibi.
- He is, so to speak, a fish out of water.
Tom sudan çıkmış balık gibi hissetti.
- Tom felt like a fish out of water.
Bir defa savaş patlak verdi mi, her iki taraf da hatalıdır.
- Once a war breaks out, both sides are in the wrong.
Tom'un son filmi şimdi yayınlandı. Adı Tatoeba: Hatalı ağ geçidi.
- Tom's latest movie just came out. It's called Tatoeba: Bad Gateway.
İtfaiyeci geldiğinde yangın çoktan sönmüştü.
- The fire had already gone out by the time the firemen arrived.
Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar.
- Innovators think outside the box.
The magician pulled the rabbit out of the hat.
Keep out!.
Leave a message with my secretary if I'm out when you call.
The place was all decked out for the holidays.
He threw it out the door.
We've got to get out of here!
- We've got to get out of here.
We've got to get out of here.
- We've got to get out of here!
... We have to work out how valuable these pages are going ...
... HOW IS HE GONNA FIND OUT? ...