The speech lasted thirty minutes.
- Konuşma otuz dakika sürdü.
Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
- On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
Dan served thirty five years in that prison.
- Dan o hapishanede otuz beş yıl görev yaptı.
Thirty-two Madagascan scholars are flying to China.
- Otuz iki Madagascan alimi Çin'e uçuyor.
King, stop calling me your boy. I'm thirty-two, for God's sake!
- Kral, bana çocuğun olarak seslenmeyi kes. Tanrı aşkına ben otuz iki yaşındayım!
In one year there are more than thirty-one million seconds.
- Bir yıl içinde otuz bir milyondan fazla saniye vardır.
Sara has thirty-one ballpoint pens.
- Sara'nın otuz bir tane tükenmez kalemi var.