Just to remove any doubt, I no longer live with my parents.
- Sadece herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için, artık ailemle birlikte yaşıyorum.
I tried to remove all doubt.
- Tüm şüpheleri ortadan kaldırmaya çalıştım.
Fadil tried to dispose of the body.
- Fadıl cesedi ortadan kaldırmaya çalıştı.
Fadil forced Layla to help dispose of Rami's body.
- Fadıl, Leyla'yı Rami'nin cesedini ortadan kaldırmaya zorladı.
Bush didn't send troops to annihilate other countries.
- Bush diğer ülkeleri ortadan kaldırmak için askeri birlikleri göndermedi.
Just to remove any doubt, I no longer live with my parents.
- Sadece herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için, artık ailemle birlikte yaşıyorum.
If God really existed, it would be necessary to abolish him.
- Eğer tanrı gerkçekten var olsaydı, onu ortadan kaldırmak gerekli olabilirdi.
We must make every effort to do away with all discrimination.
- Tüm ayrımcılığı ortadan kaldırmak için her türlü çabayı sarf etmeliyiz.