ones clothes, furniture, luggage, or possessions collectively; stuff

listen to the pronunciation of ones clothes, furniture, luggage, or possessions collectively; stuff
İngilizce - Türkçe

ones clothes, furniture, luggage, or possessions collectively; stuff teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

things
{i} eşyalar

Tom'un eşyaları kara borsadan aldığını işittim. - I've heard that Tom buys things on the black market.

Lütfen eşyalarımı oldukları gibi bırakın. - Please leave my things as they are.

things
{i} işler

İşler planlandığı gibi gitmedi. - Things didn't go as planned.

Umarım sizin için işler yolunda gidiyordur. - I hope things have been going well for you.

things
{i} palto
things
{i} giysiler

Büyük annem giysiler örmeyi seviyor. - My grandmother likes to weave things.

things
olaylar

Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor. - We must not get angry at things: they don't care at all.

Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış. - Try to see things as they really are.

things
{i} şapka
things
ortalık

Ortalık vahşileşmek üzere. - Things are about to get wild.

things
koşullar

Koşullar sadece daha kötüleşecek. - Things are only going to get worse.

Koşullar değişmek üzere. - Things are about to change.

things
ilişkiler

İlişkiler çirkinleşiyor. - Things are getting ugly.

İlişkiler daha kötü oluyorlar. - Things are getting worse.

things
gidişat

Gidişat çok hızlı değişir. - Things change too quickly.

Tom gittikten sonra buralarda gidişat aynı olmayacak. - Things won't be the same around here after Tom leaves.

things
eşya hukuku
things
vaziyet

Umarım vaziyet çok değişmez. - I hope things don't change too much.

things
durum

Durumu açıklığa kavuşturmak istiyorum. Tom benim erkek arkadaşım değildir. - I want to make things clear. Tom is NOT my boyfriend.

Diğer şeyler arasında hava durumunu konuştuk. - Among other things, we talked about the weather.

things
eşya

Lütfen eşyalarımı oldukları gibi bırakın. - Please leave my things as they are.

Bunlar senin eşyaların mı? - Are these your things?

things
şeyler

Diğerleri hakkında kötü şeyler söyleme. - Don't say bad things about others.

Lütfen değerli şeyleri burada bırakmayın. - Please don't leave valuable things here.

things
iş/malzeme/şey
İngilizce - İngilizce
things