one who explores; also, an apparatus with which one explores, as a diving bell

listen to the pronunciation of one who explores; also, an apparatus with which one explores, as a diving bell
İngilizce - Türkçe

one who explores; also, an apparatus with which one explores, as a diving bell teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

explorer
kaşif

Ormandan gelen sesler kaşifleri korkuttu. - The voices coming from the jungle frightened the explorers.

Sebastian Cabot, John Cabot'un oğluydu ve aynı zamanda bir kaşifti. - Sebastian Cabot was John Cabot's son and also became an explorer.

explorer
{i} kâşif

Kristof Kolomb bir kaşif değildi çünkü denizi seviyordu. O bir kaşifti çünkü İspanyol hapishanelerinden nefret ediyordu. - Christopher Columbus wasn't an explorer because he loved the sea. He was an explorer because he hated Spanish jails.

Ormandan gelen sesler kaşifleri korkuttu. - The voices coming from the jungle frightened the explorers.

explorer
(Tıp) Dişte çürük, yenme v.b. durumları tesbite yarayan sivri uçlu dişçi aleti
explorer
{i} (keşifte bulunmak amacıyla) (bir bölgeyi) dolaşan kimse
explorer
{i} araştırmacı

Araştırmacılar yolculuklarına devam ettiler. - The explorers continued their journey.

Araştırmacılar ciddi bir gıda eksikliğinden muzdarip olmaya başladı. - The explorers began to suffer from a severe lack of food.

explorer
(Tıp) Araştırma ve muayenede kullanılan herhangi bir alet
İngilizce - İngilizce
explorer
one who explores; also, an apparatus with which one explores, as a diving bell

    Heceleme

    one who explores; also, an ap·pa·rat·us with which one explores, as a di·ving Bell

    Telaffuz