Azınlık haklarını korumalıyız.
- We have to stand up for minority rights.
Kadınlar bir azınlık değildir.
- Women are not a minority.
Tom ufak yaralar aldı.
- Tom received minor injuries.
Sergi ufak bir skandala neden oldu.
- The exhibition caused a minor scandal.
Bana babamın servetinden küçük bir pay verildi.
- I was given a minor share of my father's wealth.
Bu sadece küçük bir başarısızlık.
- It's only a minor setback.
Reşit olmayanlar buraya giremez.
- Minors can't come in here.
Reşit olmayan birinin refahını tehlikeye düşürdüğünüz için tutuklusunuz.
- You're under arrest for endangering the welfare of a minor.