one time; at one point in time; in the past

listen to the pronunciation of one time; at one point in time; in the past
İngilizce - Türkçe

one time; at one point in time; in the past teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

once
bir kere

Bir kerede iki yerde olamazsın. - You can't be at two places at once.

Bir kerede iki yerde olamazsın. - You can't be two places at once.

once
birdenbire

Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü. - Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.

Birdenbire, tiz bir çığlık duydum. - All at once, I heard a shrill cry.

once
bir defa

Kimse bir defada iki şeyi yapamaz. - Nobody can do two things at once.

Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim? - May I wash all my laundry at once?

once
onceki
once
bir zamanların
once
var olan
once
bir sefere mahsus
once
bir zamanlar

O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için. - That dispute has been settled once and for all.

Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı. - All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.

once
-diği zaman
once
herhangi bir zamanda
once
bir zamanlar, eskiden. bağ
once
(isim) bir kere
once
baglaç
once
bir vakitler
once
conj. hemen
once
eskiden

Sana eskiden hiç söz etmedim. - I never mentioned you once.

once
olur olmaz

Sarhoş olur olmaz terbiyesini takınmaz. - He doesn't behave himself once he's drunk.

Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım. - Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.

once
bir kez, bir defa
once
bir -se ..., bir -di mi ...: Once he's started you can't get him to stop. Bir
İngilizce - İngilizce
once