one thing (among a group of others); one member of a group

listen to the pronunciation of one thing (among a group of others); one member of a group
İngilizce - Türkçe

one thing (among a group of others); one member of a group teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

one
bir

Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü? - I'd like to stay one more night. Is that possible?

Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur. - In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.

one
{i} tek

Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir. - Replace the old tires with new ones.

Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir. - Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.

one
{i} biri

Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek. - One of my dreams is to learn Icelandic.

Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir. - The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.

one
bir rakamı
one
{i} birisi

Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir. - The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.

Birisi kötü kelimeler söylememeli. - One should not say bad words.

one
{i} kimse

Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor. - No one wants to listen to my opinions.

Hiç kimse beni anlamıyor. - No one understands me.

one
bir (sayı olarak)
one
{s} 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaeriği ver. One hundred and twenty people came. Yüz yirmi kişi geldi. One half of them were crazy
one
belirli biri
one
adında biri
one
bir sayısı
one
bir tane

Pasaportumu kaybettim. Yeni bir tane almak zorunda kalacağım. - I lost my passport. I'll have to get a new one.

Saatimi kaybettim, bu yüzden bir tane almak zorundayım. - I lost my watch, so I have to buy one.

one
aynı

Biz bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz. - We are all one on that point.

Tom'un yaptığı çok emniyetli olmayan tek şey her Web sitesi için aynı şifreyi kullanmasıdır. - One thing Tom does that isn't very safe is that he uses the same password for every website.

one
her biri

Her biri bin dolar ödedi. - Each person paid one thousand dollars.

Her birimiz elinden geleni yapmalı. - Each one of us should do his best.

one
one another birbirlerini
one
adam

Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü. - Dima slept with 25 men in one night and then killed them.

Körlerin ülkesinde, tek gözlü adam kraldır. - In the country of the blind, the one-eyed man is king.

one
kişi

Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak. - One more person will be joining us later.

Yüz elli kişi maraton yarışına girdi. - One hundred and fifty people entered the marathon race.

one
one and sixpence eski
İngilizce - İngilizce
one

I want the green one.