What history teaches us is that men have never learned anything from it.
- Tarihin bize öğrettiği şey insanların ondan bir şey öğrenmemiş olmasıdır.
I'll take from it what I wish.
- İstediğimi ondan alacağım.
It was wise of you to keep away from him.
- Ondan uzak durmanız sizin akıllılığınız.
They haven't heard from him in a long time.
- Ondan uzun zaman haber alamadılar.
I hope it won't be long before I hear from her.
- Çok geçmeden ondan haber alacağımızı umuyorum.
Just when I was about to phone her, a letter arrived from her.
- Ben ona telefon etmek üzereyken, ondan bir mektup geldi.
He's smarter than her.
- O ondan daha akıllıdır.
I love you more than her.
- Seni ondan daha çok seviyorum.
After that, I left, but then I realized that I forgot my backpack at their house.
- Ondan sonra, ayrıldım ama onların evinde çantamı unuttuğumu fark ettim.
All right. I'll translate another fifteen sentences in German, and then leave.
- Pekâlâ. Diğer on beş Almanca cümleyi tercüme edip, ondan sonra ayrılacağım.
He led a hard life after that.
- O, ondan sonra zor bir hayat sürdü.
After that, he went home.
- Ondan sonra, o, eve gitti.
Tom has since apologized.
- Tom ondan sonra özür diledi.
O foolish Galatians, who hath bewitched you, that ye should not obey the truth, before whose eyes Jesus Christ hath been evidently set forth, crucified among you? -- Galatians 3:1.
O foolish Galatians, who hath bewitched you, that ye should not obey the truth, before whose eyes Jesus Christ hath been evidently set forth, crucified among you? -- Galatians 3:1 (King James version).