Sorun şu an yanımda paramın olmamasıdır.
- The trouble is that I have no money on me now.
Yanımda çok param yok.
- I don't have much money on me.
Her gün onun üzerinde çalıştım.
- I worked on it day after day.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
beers on me - biralar benden.
The onus is on the landlord to make sure the walls are protected from mildew.
The onus is on those who disagree with my proposal to explain why.