Yanımda hiç param yok.
- I don't have any money on me.
Mektup şimdi yanımda değil.
- I don't have the letter on me now.
Bob kendi başına bu çileyi aşmak zorundadır.
- Bob has to get through this ordeal on his own.
Tom şu anda kendi başına.
- Tom is on his own now.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
Her gün onun üzerinde çalıştım.
- I worked on it day after day.
beers on me - biralar benden.
... what's true and what's not true, because he doesn't know if he can trust his senses, he ...
... he can fulfill his needs using only a tenth of a square mile of land. ...