This is the chance of a lifetime.
- Bu bir ömür boyu şanstır.
The man was given a life sentence.
- Adama ömür boyu hapis cezası verildi.
You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
- Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
Give a man a fish and you feed him for a day. Teach a man to fish and you feed him for a lifetime.
- Bir insana bir balık verirsen onu bir gün beslersin. Bir insana balık tutmayı öğretirsen onu ömür boyu beslersin.
Usually, seagulls make long-lasting couples.
- Deniz martıları genellikle uzun ömürlü çiftler oluştururlar.
He won't live a long life.
- O, uzun ömürlü olmayacak.