The film received favourable criticism.
- Film olumlu eleştiriler aldı.
The condition looks favourable.
- Durum olumlu görünüyor.
These adjectives are all positive.
- Bu sıfatların hepsi olumlu.
If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more.
- Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.
A favorable review of your play will appear in the next issue.
- Senin oyununla ilgili olumlu eleştiriler gelecek basımda görünecek.
I have no idea what he has in mind, rejecting such a favorable proposal.
- Aklında ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, böylesine olumlu teklifi reddetti.
Tom nodded affirmatively.
- Tom olumlu olarak başını salladı.
Tom answered in the affirmative.
- Tom olumlu cevap verdi.