oluşmuş

listen to the pronunciation of oluşmuş
Türkçe - İngilizce
comprised
consisted

The Beatles consisted of four musicians. - The Beatles, dört müzisyenden oluşmuştur.

composed

The United States is composed of 50 states. - Birleşik Devletler 50 eyaletten oluşmuştur.

oluş
presence
oluş
(Dilbilim) process
oluş
existence

In 1989, the extremely famous Eiffel Tower celebrated its one hundred years of existence. - 1989 yılında, son derece ünlü Eyfel Kulesi var oluşunun yüz yılını kutladı.

Malaysia came into existence in 1957. - Malezya 1957'de oluştu.

oluş
consist of

Genes consist of a specific sequence of DNA. - Genler DNA'nın belirli bir sıralanmasından oluşur.

What should a healthy breakfast consist of? - Sağlıklı bir kahvaltı neyden oluşmalı.

oluş
compose of
oluş
being

Liberty consists of being able to make everything as harmless as possible. - Özgürlük her şeyi mümkün olduğu kadar zararsız yapabilmekten oluşur.

All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages. - Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.

oluş
comprise of
oluş
consist

This class consists of 15 boys and 28 girls. - Bu sınıf 15 erkekten ve 28 kızdan oluşuyor.

The Beatles consisted of four musicians. - The Beatles, dört müzisyenden oluşmuştur.

oluş
{f} comprised

Brazil is comprised of twenty-six states. - Brezilya yirmi altı eyaletten oluşur.

Food is comprised of protein, carbohydrates, and fats. - Yiyecek, protein, karbonhidrat ve yağlardan oluşur.

oluş
procession
oluş
composed

All life is based on chemistry and all living things are composed of chemical compounds. - Tüm yaşam kimyaya dayalıdır ve yaşayan her şey kimyasal bileşiklerden oluşur.

The USA is composed of 50 states. - ABD 50 tane devletten oluşur.

birkaç parçadan oluşmuş
sectional
borulardan oluşmuş
tubular
bölümlerden oluşmuş
episodic
dolomiden oluşmuş dağlar
the dolomites
elektrikle oluşmuş
electro
iki kelimeden oluşmuş sözcük
portmanteau word
iki uzun heceli sözcükten oluşmuş
(ölçü) spondaic
kendi kendine oluşmuş
self-created
oluş
existence, being; genesis, formation
oluş
occurrence
oluş
way of coming into being; becoming, coming into being, genesis, formation
oluş
consisted

The audience consisted mainly of students. - Dinleyiciler çoğunlukla öğrencilerden oluşuyordu.

The patients in this study consisted of 30 males and 25 females. - Bu çalışmadaki hastalar, 30 erkek ve 25 kadından oluşmaktadır.

oluş
becoming
parçalardan oluşmuş
fragmental
suyun etkisi ile oluşmuş
neptunian
oluşmuş