oluş

listen to the pronunciation of oluş
Türkçe - İngilizce
existence, being; genesis, formation
occurrence
way of coming into being; becoming, coming into being, genesis, formation
presence
(Dilbilim) process
existence

Malaysia came into existence in 1957. - Malezya 1957'de oluştu.

In 1989, the extremely famous Eiffel Tower celebrated its one hundred years of existence. - 1989 yılında, son derece ünlü Eyfel Kulesi var oluşunun yüz yılını kutladı.

consist of

What should a healthy breakfast consist of? - Sağlıklı bir kahvaltı neyden oluşmalı.

A compound word consist of two smaller words. - Bir bileşik kelime iki küçük kelimeden oluşur.

compose of
being

Do you know who brought that team into being? - O takımı kimin oluşturduğunu biliyor musun?

All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages. - Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.

comprise of
consist

This class consists of 15 boys and 28 girls. - Bu sınıf 15 erkekten ve 28 kızdan oluşuyor.

The central nervous system consists of four organs. - Merkezî sinir sistemi dört organdan oluşur.

{f} comprised

The Southern Hemisphere is comprised mainly of oceans. - Güney Yarımküre, çoğunlukla okyanuslardan oluşur.

Food is comprised of protein, carbohydrates, and fats. - Yiyecek, protein, karbonhidrat ve yağlardan oluşur.

procession
composed

The USA is composed of 50 states. - ABD 50 tane devletten oluşur.

The lecture is composed by two parts, one theoretical, the other practical. - Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.

consisted

The patients in this study consisted of 30 males and 25 females. - Bu çalışmadaki hastalar, 30 erkek ve 25 kadından oluşmaktadır.

My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read. - Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.

becoming
müsait oluş
convenience
ol
be
ol
became
ol
are
ol
is
ol
was
ol
were
farklı oluş
(Biyoloji) heterogeneity
iffetli oluş
chasteness
imkan dahilinde oluş
earthliness
iyi oluş
well-being
kıymetli oluş
preciousness
ol
for
resmi oluş
ceremoniousness
yok oluş
annihilation
ol
come about
ol
grew into
ol
been of
ol
be of
ol
been
ol
become
ol
to be
ol
{f} happening
ol
am
ol
being
ol
happen
ol
grow into
ol
{f} becoming
oluşlar
becomes
akşamdan kalma oluş
crapulence
ağdalı oluş
stiffness
boşuna oluş
futility
dalgalı oluş
undulation
diş diş oluş
serration
dünyevi oluş
worldliness
engebeli oluş
rub
hasta oluş
weakness
hatalı oluş
wrongfulness
ihtiyaç fazlası oluş
redundance
ihtiyaç fazlası oluş
redundancy
iradeli oluş
voluntariness
iyi oluş
well being
kadınsı oluş
effeminacy
kılçıklı oluş
stringiness
lifli oluş
stringiness
ol
that; those
ol
archaic
ol
he; she; it
ol
befall
ol
betide
ol
olive
ol
befallen
ol
befell
sıcak ve rutubetli oluş
sultriness
taklit oluş
spuriousness
tebeşirli oluş
chalkiness
temiz oluş
cleanliness
terli oluş
sweatiness
tumturaklı oluş
rotundity
tırtıklı oluş
serration
vergiye tabi oluş
ratability
yağlı oluş
richness
yağmurlu oluş
raininess
yersiz oluş
untimeliness
yivli oluş
striation
zamansız oluş
untimeliness
çizik çizik oluş
striation
çok kelimeli oluş
wordiness
şeritli oluş
striation
şüpheli oluş
ambiguity
İngilizce - İngilizce

oluş teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

OL
my wife, my girlfriend, my mother (Internet abbreviation)
ol
Oliver's List of Newton Easter Eggs http: //www geocities com/SiliconValley/Bay/4931/index html
ol
Ordered List The Ordered List element represents a list of items sorted by sequence or order of importance Typical remdering is a numbered list of items
ol
OFFICE LIGHT DISTRICT
ol
on the label
ol
{ font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 10pt; margin-top: auto; margin-bottom: auto; color: #000000} The OL tag style creates a default look for an orderedlist in the HTML file item one item two
ol
A suffix denoting that the substance in the name of which it appears belongs to the series of alcohols or hydroxyl derivatives, as carbinol, glycerol, etc
ol
Operating loans, farm
ol
Overall Length
ol
orienting line
Türkçe - Türkçe
Olmak eylemi ya da biçimi
Olmak işi veya biçimi, vuku
Oluşma, teşekkül, tekevvün
Olma işi veya biçimi, vuku
Bir durumdan öteki duruma geçiş
OL
(Hukuk) O
birey oluş
Yumurtanın döllenmesinden bireyin yetkin duruma gelmesine kadar geçirdiği gelişim evrelerinin bütünü, ontogenez, soy oluş karşıtı
ol
O gösterme sıfatı
ol
O gösterme sıfatı: "Dedi gördüm ol habibin aneasın"- Süleyman Çelebi. O gösterme zamiri
soy oluş
Türlerin, ortaya çıktıkları zamandan bulundukları zamana kadar geçirdikleri gelişim evrelerinin tümü, filogenez, birey oluş karşıtı
sıralı oluş
Birbirini takip etmek
ön oluş
Varlığın yoktan oluşmadığını, tohum durumunda, son derece küçük ve tam olarak önceden var olduğunu, sonradan büyüyüp geliştiğini ileri süren teori
İngilizce - Türkçe

oluş teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

oluş sıklığı
İncidence
OL
(Askeri) çalıştırma mahalli (operating location)
oluş